Hz.Muhammed (s.a.v.)İnsanlara Değer Verirdi. Veda Hutbesinden; Hz. Muhammed (s.a.v.) İnsanlara Değer Verirdi. İnsanlar! “Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay, bu şehriniz Mekke nasıl kutsal bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, nâmusunuz ve şerefiniz de öylece mukaddestir (değerlidir) ve her türlü haddi aşmaktan korunmuştur.” Muhammed (asm), peygamberliğinden sonra da Rabbinin Kur'an'la mü'minlere ve bütün insanlara emrettiği tüm ahlakî değerlere sımsıkı sarılmış ve bunları büyük bir titizlikle harfiyyen yerine getirmiştir. Bu bakımdan mü'minlerin annesi Hz. Aişe (r.anha)'ye Ashab-ı kiram'dan birisi Hz. Hzmuhammed insanlara insan oldukları için değer vermiştir. Yaratılan her şeye önem ve değer vemiştir. Çünkü onların hepsi Allah’ın birer nimeti lütfudur. Evrensel olarak tüm insanlara peygamber olarak gelen birisi olduğu için herkese saygı göstermiştir. peygamberimizinsanlara önem verirdi İnsan eşref-i mahlukattır” sözü Müslümanlar arasında çok meşhurdur. Sadece biyolojik nitelikleriyle değil, Akıl, irade, dün Son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.) de tüm hayatında bu özelliği taşımıştır. Vefâlı, sözünde duran, mert, doğru sözlü ve güvenilir olduğu için halk arasında “Muhammedüni’l allah'ın hz. muhammed'e ayetle ayar vermesi. abese suresi 'nde gerçekleşmiş bir ayar verme hadisesidir. anlatıldığına göre, hz. muhammed mekke'nin ileri gelenlerine islamiyeti tebliğ etmektedir. o sırada yanına kör ve fakir biri gelir. abdullah ibni mektum. peygamberden ona islamı anlatmasını ister. peygamber ise o sırada daha DiM41. PowerPoint Presentation1- Hz. Muhammed nsanlara Deer Verirdi Hz. Muhammed nsanlara Deer Verirdi Ve phesiz sen yce bir ahlak zeresin. Kalem Suresi 4. Ayet2- Hz. Muhammed nsanlara Deer Verirdi Veda Hutbesinden;Hz. Muhammed nsanlara Deer Verirdinsanlar!Bu gnleriniz nasl mukaddes bir gn, bu aylarnz nasl mukaddes bir ay, bu ehriniz Mekke nasl kutsal bir ehir ise, canlarnz, mallarnz, nmusunuz ve erefiniz de ylece mukaddestir deerlidir ve her trl haddi amaktan korunmutur. 3- Hz. Muhammed nsanlara Deer Verirdi Hz. Muhammed nsanlara Deer VerirdiBir HikyeEb Umeyr ismindeki kk bir ocuun, Nuayr isminde ok sevdii kk bir sere kuu vard. Bir gn ku ld ve ocuk bir hayli zld. Efendimiz ocuun evine giderek Ya Eb Umeyr! M fealen nuayr? Ey Ebu Umeyr! Serecik ne yapt? diye sordu. Umeyr ldn syleyince; onu teselli etti ve acsna ortak Hz. Muhammed nsanlara Deer Verirdi Hz. Muhammed nsanlara Deer VerirdiPeygamberimiz genlere olan gveni ve onlara verdii deerden dolay onlar ok nemli grevlere getirdi. Daha yirmili yalarndaki Cafer, Habeistan Kral karsnda slm savundu. Muz b. Cebel, Yemene vali tayin edildi. sme gen yata slm ordusuna kumandanlk etti. Zeyd b. Sbit, Resulullahn vahiy ktibi olma bahtiyarlna Hz. Muhammed nsanlara Deer Verirdi Hz. Muhammed nsanlara Deer VerirdiBir HikyeMescidi Nebeviyi spren yal bir kadn vard. Bir ara Reslullah onu gremeyince nerede olduunu sordu. ld dediler. Peygamberimiz Bana haber verseydiniz ya! buyurdular. Ardndan kadnn mezarna giderek dua Muhammed toplumun her kesimine yce ahlaknn gerei olarak gerekli zeni gstermi ve deeri Hz. Muhammed nsanlara Deer Verirdi Hz. Muhammed nsanlara Deer Verirdi Bu eklediğim ikinci kaynakta; Peygamber Efendimiz insanlar ile ilgili tutumunu anlatan sözleri de yer tavsiye ederim... EFENDİMİZ HER HALİYLE İNSANLIĞA REHBERDİ. Peygamber Efendimiz’in davranışlarının ahlakî olarak dayandığı esaslar araştırıldığında bunların en başında; O’nun engin alçakgönüllülüğü, yumuşak huyla muamelede bulunması, cömertliği, sabrı, merhamet ve şefkati gelir. İnsanlığa yeni bir hayat modeli getiren Peygamberimiz, hayatın her alanında olduğu gibi, sosyal hayatı da yenileyen ve şekillendiren prensipler getirmiştir. Hz. Peygamber teklif edeceği her konuyu önce kendisi bizzat tatbik ettiği gibi, -aynı zamanda Allah’ın razı olduğu hayat tarzı olan- kendi hayat tarzına ulaşılması konusunda da toplumu eğitmeyi ihmal etmemiştir. Peygamberimiz’in ortaya koyduğu esaslar, insan ilişkilerinin daha bir önem kazandığı günümüzde, başta insanları idare etme konumunda olan kimseler olmak üzere, bütün insanlar için örnek olacak prensiplerdir. Bunlardan bazılarını -kaynaklarını vermeden, fakat zikredilen hemen her hadisin kütüb-i tis’a diye meşhur olan dokuz hadis kitabında olduğunu belirterek- ele alalım Habîbullah* sas insana değer verirdi Allah’ın sevgilisi İnsanlarla başarılı bir ilişki kurmanın temelinde muhatabı ciddiye alma ve ona değer verme vardır. Herkes, sevilmek ve sayılmak ister. Peygamberimiz insanlara çok değer verir, insanlarla iç içe yaşar, onlardan biri gibi hayatını devam ettirirdi. İnsanlarla karşılaştığı zaman ilk selam veren kendisi olurdu; tokalaşır, hal ve hatırını sorardı. Söylenenleri dikkatle dinler, muhatabı ayrılmadıkça yüzünü ondan çevirmezdi. Enes b. Mâlik, Peygamberimiz’in bu özelliğini şöyle ifade eder “Hz. Peygamber biriyle karşılaşıp konuşmaya başlayınca o zat yüzünü çevirmedikçe o kimseden yüzünü çevirmezdi. Biri ile karşılaşıp da elini tutunca, adam elini bırakmadıkça, elini çekmezdi. Ashabı ile otururken ayaklarını asla uzatmazdı.” Peygamberimiz, insana öncelikle insan olduğu için değer veriyordu. Bunun en güzel ve çarpıcı örneklerinden biri şudur Bir gün Hz. Peygamber sahabeden bir grupla otururken yakınlarından bir cenaze geçmiş ve Peygamberimiz sas cenazeyi görünce ayağa kalkmıştı. Yanında bulunanlar, onun bir Müslüman cenazesi olmadığını, Yahudi cenazesi olduğunu söyleyerek, ayağa kalkmanız gerekmezdi’ demek istemişlerdi. Onların bu sözü üzerine Hz. Peygamber, “Müslüman değilse insan da mı değil?” cevabını vermişti. O, insana verdiği önemin bir göstergesi olarak, ölülerin arkasından olumsuz konuşulmasını ve kabirlerin üzerlerine oturulmasını yasaklamıştır. Efendimiz sas insanların dertleriyle ilgilenirdi Peygamberimiz sas, ashabının dertleriyle ilgilenir, onlardan yakın ilgisini esirgemezdi. Peygamberimiz, genel meselelerin yanında detayları da ihmal etmemiş ve insanların en küçük dertleriyle bile ilgilenmiştir. Resûlullah, yardım ederken bile muhatabını rencide edecek, üzecek ve minnet altında bırakacak en küçük bir tavırda bulunmamıştır. İnsanların işlerine özen göstermeyenleri ciddi bir şekilde uyaran Efendimiz şöyle buyurmuştur “Kim bir Müslüman’ın dünyadaki sıkıntılarından birini giderirse, Allah da onun kıyamet günü sıkıntılarından birini giderir. Kim darda kalmış birine kolaylık gösterirse, Allah da ona dünya ve ahirette kolaylık gösterir. Kim bir Müslüman’ın kusurunu gizlerse, Allah da onun dünya ve ahiretteki kusurlarını örter. Kul, din kardeşine yardımcı olduğu müddetçe Allah da ona yardımcı olmaya devam eder.” * Peygamberimiz sas insanların en küçük dertleriyle bile ilgilenmiştir. Ufuk insan sas güler yüzlü idi Gülümseme, tek kelimeyle “sevgi”dir ve “seninleyim” demektir. Peygamber Efendimiz sürekli güler yüzlü idi. O, hiç kahkaha atıp gülmemişti. Abdullah b. Hâris, “Resûlullah’tan daha çok tebessüm eden/O’nun kadar güleç yüzlü hiçbir kimseyi görmedim.” diyerek bu hususu anlatır. Cerir b. Abdullah da şöyle demiştir “Resûlullah sas Müslüman olduğum günden beri beni yanına girmekten men etmedi. Beni görüp yüzüme karşı tebessüm etmediği de olmadı.” Hz. Âişe’nin anlattığına göre, bir adam Hz. Peygamber’le konuşmak istemişti. Adamın geldiğini uzaktan görünce, “Kavminin en menfur adamı.” buyurdu. Adam huzuruna gelip oturunca Resûlullah, iyi davranıp güler yüz gösterdi. Adam gidince Hz. Âişe bu tezadın sebebini sordu. Peygamberimiz, “Ey Âişe! Benim kaba davrandığımı hiç gördün mü? Kıyamet günü, Allah nazarında en fena kişi, şer ve belasından korkarak kendinden insanların kaçtığı kimsedir.” buyurdular. “Kardeşinin yüzüne gülümsemenden ötürü sana sadaka sevabı verilir.” “İyiliğin hiçbir çeşidini sakın küçümseme. Hatta kardeşini güler yüzle karşılaman bile olsa.” mübarek sözleri de Efendimiz’e aittir. Nebiler Serveri sas selamlaşmaya önem verirdi İnsanlara ilgi göstermenin, onlara önem ve değer vermenin en kolay, en etkili yolu selam vermektir. “Allah katında en makbul insan, karşılaşmada selama önce davranandır.” buyurarak konuşmaya selamla başlamayı tavsiye eden Peygamberimiz karşılaştığı insanlara selam verirdi. Çocuklara ve kadınlara da selam vermiş, ehl-i kitaptan olan kimselerin de selamını almıştır. “Selam, Allah’ın isimlerinden biridir. Onu yeryüzüne koymuştur. O halde onu aranızda yayınız.” buyurarak selamın önemine dikkat çekmiş ve “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de olgun mümin olamazsınız. Size yaptığınızda birbirinizi seveceğiniz bir şeyi haber vereyim mi? Aranızda selamı yayınız.” diyerek de selamlaşmanın toplum içerisindeki fertleri birbiriyle kaynaştırıp, merhamet, şefkat ve sevgi duygularını geliştireceğine işaret etmiştir. Allah Resulü sas zengin fakir ayrımı yapmazdı Peygamberimiz’in insanlarla münasebetlerinde dikkat çekici yönlerinden biri de kesinlikle zengin fakir ayrımı yapmamasıydı. O’nun nazarında zengin-fakir, büyük-küçük, efendi-köle; herkes eşitti. İslam’ın ilk yıllarında Peygamberimiz’in çevresinde genellikle genç ve fakir kimseler bulunuyordu. İki Cihan Serveri, etrafını alan bu ilk kadronun, bu fakir insanların bir gün cihan çapında bir inkılap yapacak kadro olduğunu daha işin başında biliyor ve attığı her adımı ona göre atıyordu. Nitekim bir hadislerinde şöyle buyurmuştur “Fakirleri arayınız, onları görüp gözetiniz. Zira siz ancak fakirler sayesinde yardım görüyor ve rızıklandırılıyorsunuz.” Sahabeden Ebû Zer, Peygamberimiz’in kendisine tavsiyelerini anlatırken, bunlardan birinin, yoksulları sevip onlara yakın olmak olduğunu söylemiştir. Peygamberimiz, o dönemde toplumda yaygın olarak bulunan köle ve cariyelere “kölem, cariyem” diye hitap edilmemesini, “delikanlım, gencim, oğlum” gibi ifadelerle hitap edilmesini istemiştir. Yine dikkat çekici bir hadiste, “Nice saçı başı dağınık, kapı kapı kovulan ve asla önemsenmeyen kimse vardır ki, herhangi bir hususla ilgili Allah’a yemin etse, Allah onu yemininde yalancı çıkarmaz.” buyurarak fakir bir dış görünüşün altında Allah katında değerli bir kalbin bulunabileceği hususunda uyarıda bulunmuş ve bizi dikkatli olmaya çağırmıştır. “İnsanlar Âdem’in oğullarıdır. Âdem’i de Allah topraktan yaratmıştır.” diyerek temelde insanlar arasında bir farkın olmadığını vurgulamıştır. * “Fakirleri arayınız, onları görüp gözetiniz. Zira siz ancak fakirler sayesinde yardım görüyor ve rızıklandırılıyorsunuz.” Hadis-i Şerif Fahr-i kâinat sas kimseyi incitmezdi Peygamberimiz incelik, zarafet ve nezaket insanıydı. O’nun çevresine rahatsızlık verecek bir tavır ve davranışı yoktu. O, insanların gönüllerini alır, onları nefret ettirmezdi. İnsanlara güler yüzlü davranır, güzel muamele ederdi. Kötü huylu, kaba dilli ve katı kalpli değildi. Kimseyle çekişmez, kötü söz söylemez, kimseyi ayıplamazdı. Cimrilikten uzaktı. Hoşlanmadığı şeyle ilgilenmezdi. O, son derece edepliydi. Çünkü ilahi terbiyeye mazhar olmuştu. O, insanlık için en mükemmel örnektir. Bu, O’nun gönderiliş gayesidir. Çünkü bizzat kendisi, “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyurmuştur. Kur’ân da, “Şüphesiz ki sen yüce bir ahlak üzeresin.” diyerek bu hususu teyit eder. Hz. Âişe diyor ki Bir gün Allah Rasûlü odama girdi, kıbleye döndü ve ellerini açarak şöyle dua etti “Allah’ım! Ben bir beşerim, şayet kullarından birini üzüp incitmişsem, beni bu yüzden cezalandırma.” Peygamberimize yakınlığıyla bilinen Enes b. Mâlik anlatıyor “Allah Rasûlü’ne on yıl hizmet ettim, bana hiç öf demedi. Yaptığım bir şey için “bunu niye yaptın?” yapmadığım bir şey için de “bunu niye yapmadın?” demedi.” Çünkü O, yine Enes b. Mâlik’in ifadesiyle, insanların en güzel ahlaklısı idi. Peygamberimiz, ideal Müslüman’ı şöyle tarif etmiştir “Müslüman, dilinden ve elinden, diğer Müslümanların zarar görmediği incinmediği kimsedir.” Rasûlullah sas ayrıca, bir Müslüman’ı inciten/eziyet eden kimsenin kendisine eziyet etmiş olacağını, kendisine eziyet edenin de Allah’a eziyet etmiş olacağını belirterek, Müslümanları incitmeme konusunda uyarmıştır. Efendimiz sas vefalı idi Vefakârlık, Resûl-i Ekrem Efendimiz’in en önde gelen özelliklerinden biriydi. Onun bu özelliği, ilk eşi ve çile yoldaşı Hz. Hatice’nin şahsında âdetâ billurlaşır. İşte bu sebeple Nebiyy-i Muhterem Efendimiz onu her fırsatta anar, hatırasını yâd ederdi. Peygamberimiz’in Hz. Hatice’ye olan vefasını Hz. Âişe’den nakledilen şu hadisten anlıyoruz. Hz. Âişe şöyle demiştir “Peygamber aleyhisselâm’ın hanımlarından hiçbirini Hatice’yi kıskandığım kadar kıskanmadım. Üstelik onu Resûl-i Ekrem’in yanında hiç görmedim. Fakat Resûl-i Ekrem onu sık sık anardı. Bir koyun kesip etini parçaladığında, çoğu zaman Hatice’nin dostlarına gönderirdi. Bazen dayanamayıp Resûlullah’a Sanki dünyada Hatice’den başka kadın kalmadı!’ derdim. Resûl-i Ekrem. O şöyle şöyleydi’ diye özelliklerini sayar ve Çocuklarım ondan oldu.’ derdi.” Peygamberimiz, sütannesine karşı da vefalı davranmıştır. Yıllar sonra, Mekke fethinden sonra, süt annesi Halime ziyarete gelince üstüne oturması için ridasını sermiş ve ona hürmet etmiştir. Sütkardeşi Abdullah gelince de ayağa kalkmış ve onu da elbisesinin üzerine oturtmuştur. Yine Hevazin esirleri arasında getirilen sütkardeşi Şeyma’ya da ikramda bulunmuş, onunla ilgilenmiş ve kavmine dönerken değişik hediyeler vererek uğurlamıştır. Yine o, kendisine evlerini ve yurtların açan Ensar’ı her vesileyle sitayişle anar ve onlara hayır duada bulunurdu. Mekke fethedilince Resûlullah’ın Mekke’de kalacağı endişesine kapılan Ensar’a, “Hayatım da ölümüm de sizin yanınızda olacaktır.” demiştir. Peygamberimiz’in vefasını gösteren bu sözler Medineli Müslümanların endişelerini gidermiş ve gönüllerini rahatlatmıştır. Beyân Sultanı misafire ikram ederdi İbn Sa’d’ın kaydettiği bir rivayete göre Ebû Hureyre, “Resûlullah da aç kalıyordu.” diye bahsedince A’rec, bu açlığın nasıl olduğunu sorar. Ebû Hureyre de, gelip gidenin ve misafirin çok olmasından dolayı ve ondan hiç ayrılmayan bir grup insanların bulunmasından kaynaklandığını, ayrıca, Resûlullah’ın beraberinde ashabı ve ehl-i suffa olmadan hiç yemek yemediğini söyler. Peygamberimiz, fakirlik ve sıkıntı çeken ashabına karşı her fırsatta ikramda bulunurdu. Peygamberimiz’e Arabistan’ın her tarafından ziyaretçiler ve elçiler gelirdi. Peygamberimiz onlarla mutlaka ilgilenir ve eldeki mevcut imkanlarla onların ağırlanmasını temin ederdi. Peygamberimiz Medine’ye gelen heyetlerin ağırlanması için bazı sahabîleri görevlendirmiş, onlar için yol azığı hazırlatmış ve hediyeler vermiştir. Misafirlerini en iyi şekilde ağırlayan ve onlara ikramda bulunan Peygamberimiz, misafire ikram etmeye teşvik etmiş ve misafirini ağırlamayanda hayır olmadığını söylemiştir. “Misafirin bulunduğu eve hayır, bıçağın devenin hörgücüne ulaşmasından daha çabuk ulaşır.” buyurarak misafir olan evde hayır ve bereket olacağına işaret etmiştir. Çocukları çok severdi Peygamberimiz, çocuklarını ve torunlarını öper, okşar ve çok severdi. Çocuklara karşı şefkat ve merhametle muamele ederdi. Bu anlayışın bütün Müslümanlar tarafından benimsenmesi ve hayat tarzı haline getirilmesi için de “Küçüklerimize merhamet etmeyen ve büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.” buyurmuştur. Peygamberimiz, Arap kadınlarının en hayırlılarının saliha Kureyş kadınları olduğunu belirtmiştir. Bunun gerekçesini de, “Onlar çocuklarına karşı son derece şefkatli ve düşkündürler, kocalarının sahip olduğu şeyleri de en iyi şekilde korurlar.” şeklinde ifade etmiştir. Peygamberimiz çocuklara karşı son derece şefkatli davranmış ve onlarla yakından ilgilenmiştir. Peygamberimiz’in bu konudaki uygulamaları, çocukların şahsiyet oluşumuna, topluma uyum sağlamalarına ve küçük yaştan itibaren eğitilmelerine de katkı sağlamaktadır. Modern psikolojinin önemle üzerinde durduğu konuların başında, insan şahsiyetinin çocuk yaştan itibaren oluştuğu gerçeğinin geldiği düşünülecek olursa, Peygamberimiz’in davranış tarzının önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Habib-i Ekrem sas hastaları ziyaret ederdi Peygamberimiz hasta ziyaretine önem verirdi. Sahabe-i Kiram’ın büyük küçük hepsiyle ilgilenir, durumlarını sorar ve hasta olanları ziyaret ederdi. Hasta ziyaretinde kadın, erkek ve çocuk ayrımı yapmazdı. Hz. Peygamber sas hastalandığı zaman torunu Ümame’yi ziyaret etmiş ve gözlerinden yaşlar akmıştı. Ağlamasını yadırgayan bir sahabîye de, “Bu bir rahmettir ki, Allah onu kullarından dilediğinin kalbine koyar. Allah ancak kullarından merhametli olan kimselere merhamet eder.” diye cevap vermiştir. Peygamberimiz’in Müslümanların yanı sıra gayrimüslim hastaları da ziyaret ettiği olurdu. Kendisine hizmet eden bir Yahudi çocuğunu ziyaret etmiş, ondan Müslüman olmasını istemiş, çocuk da Müslüman olmuştur. Peygamberimiz, münafıkların reisi Abdullah b. Übey b. Selûl’ü de hastalandığı zaman ziyarete gitmiştir. Peygamberimiz kendisi hastaları ziyaret ettiği gibi sahabîlere de hasta ziyaretini tavsiye etmiştir. Hasta ziyaretlerinde hastalara dua etmiş ve moral vermiştir. Ümmetine de hasta ziyaretlerinde moral vermeyi tavsiye etmiştir. Bunların yanı sıra hastalardan tedavi olmalarını istemiştir. * Hastaları ziyaret eder, bunda çocuk kadın erkek ayrımı yapmazdı. O bu haliyle ashabına da hasta ziyareti yapmasını isterdi. Kutlu Nebi sas hediyeleşirdi Peygamberimiz, hediyeleşme üzerinde ısrarla durmuştur. Hediyeleşmenin sevgiyi artırdığına dikkat çeken Peygamberimiz sas hem hediye alır hem de karşılığında bir şeyler hediye ederdi. Hediyeleşmenin insanları nasıl birbirine yaklaştırıp sevdirdiğini anlatmak için de “Hediyeleşiniz; zira hediye, kalpteki kin ve nefreti yok eder.” buyurmuştur. Verilen hediyenin küçük görülmemesini ve kabul edilmesini istemiştir. Peygamberimiz, hediyeye mutlaka karşılık verilmesini tavsiye etmiştir “Kime bir hediye gelirse, karşılıkta bulunsun. Verecek bir şeyi olmazsa senâda bulunsun. Kim senâda bulunursa teşekkür etmiş olur. Kim de senâ etmez ketmederse nankörlük etmiş olur.” Peygamberimiz özellikle kendisine gelen heyetlere hediye vermeyi ihmal etmezdi. Bu tarz hediyelerin öneminden dolayı ölüm döşeğinde şu tavsiyede bulunmuştu “Size gelecek heyetlere, benim yaptığım şekilde hediye verin.” Çünkü kendisi hediyeyle pek çok gönle girmiş ve hediyeyi İslam’ın anlatılması ve sevdirilmesinde önemli bir vesile olarak kullanmıştır. Her konuda olduğu gibi insanlarla ilişkilerin nasıl olması gerektiği hususunda da en güzel örnek olan Efendimiz’den sas, O’nun sünnetinden, sözlerinden ve hayatından alınacak çok dersler vardır. İslam dinine göre insan üstün ve şerefli bir varlıktır. Akıllı ve irade sahibidir. Diğer canlılardan farklı olarak düşünür, araştırır, keşif ve gözlem yapar, inanır, ibadet eder. Bu nedenle her türlü saygıya lâyıktır. Peygamberimiz de insanlara değer vermiş, insanlara saygılı davranmış ve insanlar arasında ayırım yapmamıştır. Peygamberimiz; • İnsanlar arasında zengin, yoksul, yaşlı, genç, ırk, cinsiyet, inanç ayrımı yapmaz, herkese sevgiyle yaklaşırdı. • Yaşadığı toplumda aşağılanan, ezilen kimselerin haklarını daima savunur ve korur, kölelerin özgürleştirilmesini teşvik eder, esirlere iyi davranır, kadınların ve kız çocuklarının horlanmasına karşı çıkar, böylelikle insan onurunun korunmasını isterdi. • İnsanlara içten, samimi ve güler yüzlü davranır, herkesle konuşur, selamlaşır, kimsesiz, yaşlı, hasta ve yetimlerle ilgilenir, kendisiyle özel görüşmek isteyenleri geri çevirmezdi. • Kendisini davet edenlerin davetlerine katılır, verilen armağanları küçük ve değersiz olsa bile geri çevirmezdi. • Müslüman olmayan komşularıyla iyi geçinir, hasta olduklarında onları ziyaret eder, hangi dinden olursa olsun insana insan olduğu için değer verilmesini isterdi. • Çocuklarla özellikle yetim çocuklarıyla ilgilenir, şakalaşır, başlarını okşar, onlara hediyeler verirdi. • Kendisi için istemediği bir şeyi başkaları için de istemezdi. • Bir gün Peygamberimizin yanına gelen yaşlı bir kadın "Ey Allah'ın Resulü, sana anlatacak bazı sorunlarım var. Yanıma gelir misin?" der. Peygamberimiz de "Medine'nin neresine dersen geleyim. Derdini söyle, dinleyip sana yardımcı olayım." der. • Bir gün Peygamberimiz ve arkadaşları otururken önlerinden bir Yahudi cenazesi geçer. Peygamberimiz ayağa kalkar. Yanındakiler de cenazenin Müslüman olmadığını söylerler. Bunun üzerine Hz. Muhammed "Bu da bir insan değil mi?" diyerek her insanın saygıya değer olduğunu vurgular. • Yemek sırasında Peygamberimizin kurumuş, bozulmuş hurmaları elinde biriktirdiğini gören bir kişi "Verin, onları ben yiyeyim." deyince O "Ben kendim için hoş görmediğim bir şeyi sizin için asla istemem." demiştir. "Biz hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık. Onları çeşitli nakil vasıtaları ile karada ve denizde taşıdık. Kendilerine güzel güzel rızıklar verdik. Yine onları yarattıklarımızın birçoğundan cidden üstün kıldık." İsra suresi, 70. ayet "Sizin en hayırlınız insanlara faydalı olanınızdır." Hz. Muhammed 8. sınıf 4. ünite diğer konular • Ünitenin Önemli Kavramları • Hz. Muhammed'in Doğruluğu ve Güvenilir Kişiliği • Hz. Muhammed'in Merhametli ve Affedici Oluşu • Hz. Muhammed'in İstişareye Önem Vermesi • Hz. Muhammed'in Cesareti ve Kararlılığı • Hz. Muhammed'in Hakkı Gözetmedeki Hassasiyeti • Hz. Muhammed'in İnsanlara Değer Vermesi • Kureyş Suresi ve Anlamı Slides 6 Download presentation - Hz. Muhammed s. a. v. İnsanlara Değer Verirdi “ Ve şüphesiz sen yüce bir ahlak üzeresin. ” Kalem Suresi 4. Ayet 1 - Hz. Muhammed s. a. v. İnsanlara Değer Verirdi Veda Hutbesinden; İnsanlar! “Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay, bu şehriniz Mekke nasıl kutsal bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, nâmusunuz ve şerefiniz de öylece mukaddestir değerlidir ve her türlü haddi aşmaktan korunmuştur. ” 2 - Hz. Muhammed s. a. v. İnsanlara Değer Verirdi Bir Hikâye Ebû Umeyr ismindeki küçük bir çocuğun, Nuğayr isminde çok sevdiği küçük bir serçe kuşu vardı. Bir gün kuş öldü ve çocuk bir hayli üzüldü. Efendimiz s. a. v. , çocuğun evine giderek “Ya Ebâ Umeyr! Mâ fealen nuğayr? Ey Ebu Umeyr! Serçecik ne yaptı? ” diye sordu. Umeyr öldüğünü söyleyince; onu teselli etti ve acısına ortak oldu. 3 - Hz. Muhammed s. a. v. İnsanlara Değer Verirdi Peygamberimiz s. a. v. , gençlere olan güveni ve onlara verdiği değerden dolayı onları çok önemli görevlere getirdi. Daha yirmili yaşlarındaki Cafer, Habeşistan Kralı karşısında İslâm’ı savundu. Muâz b. Cebel, Yemen’e vali tayin edildi. Üsâme genç yaşta İslâm ordusuna kumandanlık etti. Zeyd b. Sâbit, Resulullah’ın vahiy kâtibi olma bahtiyarlığına erişti. 4 - Hz. Muhammed s. a. v. İnsanlara Değer Verirdi Bir Hikâye Mescidi Nebevi’yi süpüren yaşlı bir kadın vardı. Bir ara Resûlullah s. a. v. onu göremeyince nerede olduğunu sordu. “Öldü” dediler. Peygamberimiz “Bana haber verseydiniz ya!” buyurdular. Ardından kadının mezarına giderek dua etti. 5 - Hz. Muhammed s. a. v. İnsanlara Değer Verirdi Hz. Muhammed s. a. v; • çocuklara, • gençlere, • yaşlılara, • kadınlara, • erkeklere, • annelere, • babalara, • engellilere, kısacası toplumun her kesimine yüce ahlakının gereği olarak gerekli özeni göstermiş ve değeri vermiştir. 6 Peygamber efendimiz bir kişiyle konuşurken o kişi yüzünü çevirmedikçe yüzünü çevirmezdi, biri ile tokalaştığında karşısındaki elini bırakmadıkça elini çekmezdi. sahabilerle otururken ayaklarını asla uzatmazdı. Zengin fakir, güçlü zayıf ayırımı yapmaz herkese değer verirdi bir gün arkadaşlarıyla otururken önlerinden bir cenazenin geçmesi üzerine ayağa kalktı. Cenaze geçince arkadaşları sordu -Ya Rasululllah o cenaze bir müslümana ait değildi. Peygamberimiz cevap verdi -Olsun! O da bir insan değil mi? Bir gün Peygamberimizin yanına gelen yaşlı bir kadın "Ey Allah'ın Resulü, sana anlatacak bazı sorunlarım var. Yanıma gelir misin?" der. Peygamberimiz de "Medine'nin neresine dersen geleyim. Derdini söyle, dinleyip sana yardımcı olayım." der. Peygamberimizin Mescidini temizleyen fakir, zenci bir kadın vardır. Bir gün Resulullah onu göremeyince nerede olduğunu sorar. Öldüğünü söylerler. Onun ölümüne kimse önem vermemiştir. Resulullah, "Bana haber vermeniz gerekmez miydi?" der ve mezarına gider, iki rekât namaz kılar. Sonra şöyle dua eder "Allah'ım, bu mezarın içini nurla doldur, benim kıldığım namaz sebebiyle nurlandır." Zeyd 3 ya da 5 yaşlarında idi. Zeyd’in çok bağlandığı, çok sevdiği, adını Umeyr koyduğu küçük bir kuşu vardı. Hz. Peygamber Zeyd’i her gördüğünde “Umeyr’in babası” anlamında “Ebu Umeyr” diye hitap ederdi ona. Bir gün Zeyd’in kuşu öldü. Onun ölümü Zeyd’i çok üzdü. Kuşun öldüğü günlerde Hz. Peygamber Zeyd’in evine gitti. Çocuğun kederli hali, Hz. Peygamber’in merhametli kalbini etkiledi. Onu neşelendirmek istedi. Çocuğun saçlarını okşayarak yanağını öptü. Gülümseyerek “Ya Ebu Umeyr! Nüğayr serçe kuşuna benzeyen bir kuş veya bülbül ne oldu?” dedi. “Hayvanı ne yaptın?..”Hz. Peygamber’in kalbe huzur veren ilgisiyle ferahlayan Zeyd, bu söze çok güldü. Peygamber efendimiz aralarında geçen bir tartışma sonucu Bilali Habeşiye “Kara kadınının oğlu” diye Ebu Zerri uyarmış, Ebu Zerr de Bilal’den özür dilemiştir

hz muhammed insanlara değer verirdi slayt