MaideSuresi, 58. ayet: Onlar, siz birbirinizi namaza çağırdığınızda onu alay ve oyun (konusu) edinirler. Bu, gerçekten onların akıl erdirmeyen bir topluluk olmalarındandır. Maide Suresi, 58. ayet okunuşu: Ve izâ nâdeytum iles salâtittehazûhâ huzuven ve leıbâ (leıben) zâlike bi ennehum kavmun lâ ya’kılûn (ya’kılûne). Güzelarka plan resimleri ve güzel sesli okuma ile Bazı ayetlere İman etmek ve bazılarına inanmama Hakkında Allah’ın kitabından ayetler 15-Al-Hijr 90-93 Kuran’ı işlerine geldiği gibi bölenlere de, kendi Kitablarının bir kısmına inanıp bir kısmını kabul etmeyen yahudi ve hıristiyanlara da nitekim Kitap indirmiştik Hâlbukikaba, katı kalbli olsaydın, elbette (onlar) etrâfından dağılırlardı. Artık onları affet, onlar için mağfiret dile ve (hakkında vahiy gelmeyen bir) iş husûsunda onlarla istişâre et! (1) Fakat (bir görüşte)karar kıldığında, artık (işe giriş ve) Allah'a tevekkül et! Muhakkak ki OkulÖncesi İle İlgili Yazılar; HİKAYELER. Yeryüzü Memurları Serisi. Etiketler: allaha iman, Ayet, Ayet resimleri, ayeti kerime, en güzel söz, hz. Allah diyor ki, kuran ayeti, peygambere iman, Resimli ayet, Sözlerin En Güzeli allaha ve resulune itaat etmek. Yorumlar (0) Bundanda öte bazı rivayetlerde yer aldığına göre Allah hakkında hüsn-ü zanda bulunma iddiasını, her ne kadar yalan da olsa Allah kabullenmektedir. Nitekim İmam Sadık’tan (a.s) şöyle nakledilmiştir: “Kıyamet günü ilahi adalet mahkemesinde bir şahıs hazır bulundurulur ve ardından cehenneme atılması söylenir. Allaha (c.c.) karşı olan vazifelerimizden bazıları şunlardır: Marifet; sözlükte bilmek, tanımak, ikrar etmek demektir. Terim olarak ise kulun Allah’ı (c.c.) tanıması, O’nun hakkında bilgi sahibi olmasıdır. Kulun Allah’ı (c.c.) sıfatları, fiilleri ve isimleriyle tanımasıdır. bZEms. Vaaz Projeleri 21 Haziran 2011 Gösterim 9827 ALLAH’A İMAN VE ALLAH’IN SIFATLARI Abdullah ÖZBEY I- Konunun Plânı A- Allah’a İman B- Allah’a İman ve Allah’ın Sıfatları Hakkında İslam İnancının Özeti C- Allah’ın Sıfatları Zati ve Sübuti olmak üzere iki kısımdır. 1. Zati Sıfatlar Vücut, Kıdem, Beka, Vahdaniyet, Muhalefetün lil havadis, Kıyam Binefsihi. 2. Sübuti Sıfatlar Hayat, İlim, Semi’, Basar, İrade, Kudret, Kelam, ve Tekvin dir. II- Konunun Açılımı ve İşlenişi Konuya kainatı yaratan, idare eden, kendisine ibadet edilen tek ve en yüce varlık olan Allah’a iman’ın, iman esaslarının birincisi ve temeli olduğu izah edilerek akışı içinde Allah’ın varlığına delalet eden ve insanı bu konuda düşünmeye ve iman etmeye çağıran Kur’an ayetleri üzerinde durulur. Müminin Allah’ı tanıması amacıyla, Allah’ın sıfatlarını bilmesi gerektiği vurgulanır. Allah’ın sıfatlarının ezeli ve ebedi olduğu, yaratıkların sıfatlarına benzemediği anlatılır. Her ne kadar isimlendirmede bir benzerlik varsa da Allah’ın ilmi, iradesi, hayatı, kelamı; bizim ilim, irade, hayat ve kelamımıza benzemediği izah edilir. Bizim Allah’ın zatını ve mahiyetini bilemediğimiz ve kavrayamadığımız için O’nu isim ve sıfatlarıyla tanıyabileceğimiz ifade edilir. Ayrıca Allah’ın zati ve subuti sıfatlarının anlamları, birer, birer açıklanır. III- Konunun özet sunumu Ergenlik çağına gelmiş, aklı başında olan her erkek ve kadına ilk önce farz olan, Allah’ı bilmek ve O’na inanmaktır. Allah vardır, O’nun varlığını anlamak ve bilmek için kendimize, kainata ve kainattaki yaratılış inceliklerine ve her şeyin yerli yerine konduğuna bakmak yeterlidir. Kainatta hiçbir şey kendiliğinden olmuş değildir. Mutlaka onu yapan ve ona şekil veren birisi vardır. Giydiğimiz elbise, kullandığımız eşya ve içinde oturduğumuz ev, bindiğimiz, vasıta, bütün bunların birer ustası ve yapanı vardır. Bunun gibi bizi, bütün canlıları, kainatı ve kainattaki akıllara durgunluk veren bu düzeni elbette bir yaratan vardır. İşte O, Allah tır. Bizi yaratan ve yaşatan O’dur. Öldürecek ve tekrar diriltecek olan da yine O’dur. Bu sebeple bizim için ilk görev, O yüce yaratıcıyı tanımak ve O’na inanmaktır. Allah, vardır ve birdir, Ondan başka tanrı yoktur. Allah’a iman, O’nun sıfatlarını bilmeye bağlıdır. O, ancak sıfatlarıyla bilinir ve tanınır. Çünkü Allah’ın zatını anlayıp kavramamız mümkün değildir. Allah’ın sıfatları, zati ve subuti olmak üzere iki kısımdır. Zati Sıfatlar Vücud, Kıdem, Beka, Vahdaniyet, Muhalefetün’lil-havadis, Kıyam bi-Nefsihi. Subuti Sıfatlar Hayat, İlim, Semi’, Basar, İrade, Kudret, Kelam ve Tekvindir. Kur'an-ı Kerim ve hadislerde zikredilen Esmaül-Hüsna’nın her biri Allah’ın sıfatlarından birine delâlet eder. IV- Konu İşlenirken Başvurulabilecek Bazı Ayetler وَإِلَـهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ لاَّ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ “Sizin ilahınız bir tek ilahtır. Ondan başka ilah yoktur. O Rahmân’dır, Rahîm’dir.”[1] لَوْ كَانَ فِيهِمَا آلِهَةٌ إِلاَّ اللَّهُ لَفَسَدَتَا فَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَرْش عَمَّا يَصِفُونَ. “Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilahlar olsaydı kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu. Demek ki, Arş’ın Rabbi Allah onların nitelemelerinden uzaktır, yücedir.”[2] Konu ile ilgili faydalanılabilecek diğer ayetler şunlardır Kasas, 28/88 ; İhlas 112/1-4; Şûrâ, 42/11; Bakara, 2/255 ; Yasin 36/82 ; Tâ-Hâ, 20/8 ; Zâriyât, 51/20-21 ; A’râf, 7/180 ; Fatiha, 1/1-4. V- Konu İşlenirken Başvurulabilecek Bazı Hadisler مَامِنْ مولودٍ إّﻻ يوُلدُ علَى الفِطْرَةِ ثم يقولُ اِقْرُؤا فِطرَةَ اللّهِ الَّتى فطَرَ النّاسَ علَيْهَا فأبَواهُ يُهَوِّدَانِهِ أوْ يُنَصِّرَانِهِ أوْ يُمَجِّسَانِهِ . "Her çocuk fıtrat üzerine doğar" buyurdu ve sonra da "Şu ayeti okuyun" dedi "Allah'ın yaratılışta verdiği fıtrat..." Rum, 30. Sonra Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm sözünü şöyle tamamladı "Çocuğu anne ve babası Yahudileştirir veya Hıristiyanlaştırır veya Mecusileştirir.”[3] إنّ الإِسْلاَمَ بُنِىَ علَى خَمْسٍ شَهادَةِ أنْ َ إلَهَ إّ اللّهُ، وَأنّ مُحمّداً عَبْدُهُ وَرَسُولهُ، وإقَامِ الصَّلاَةِ، وَإيتاءِ الزَّكاةِ، وَحجِّ البَيْتِ، وصَوْمِ رَمَضَانَ İslâm beş esas üzerine bina edilmiştir Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, Kâbe'ye haccetmek, Ramazan orucu tutmak”[4] عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ‏"‏ إِنَّ لِلَّهِ تَعَالَى تِسْعَةً وَتِسْعِينَ اسْمًا مِائَةً غَيْرَ وَاحِدَةٍ مَنْ أَحْصَاهَا دَخَلَ الْجَنَّةَ هُوَ اللَّهُ الَّذِي لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلاَمُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزِيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ الْغَفَّارُ الْقَهَّارُ الْوَهَّابُ الرَّزَّاقُ الْفَتَّاحُ الْعَلِيمُ الْقَابِضُ الْبَاسِطُ الْخَافِضُ الرَّافِعُ الْمُعِزُّ الْمُذِلُّ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ الْحَكَمُ الْعَدْلُ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ الْحَلِيمُ الْعَظِيمُ الْغَفُورُ الشَّكُورُ الْعَلِيُّ الْكَبِيرُ الْحَفِيظُ الْمُقِيتُ الْحَسِيبُ الْجَلِيلُ الْكَرِيمُ الرَّقِيبُ الْمُجِيبُ الْوَاسِعُ الْحَكِيمُ الْوَدُودُ الْمَجِيدُ الْبَاعِثُ الشَّهِيدُ الْحَقُّ الْوَكِيلُ الْقَوِيُّ الْمَتِينُ الْوَلِيُّ الْحَمِيدُ الْمُحْصِي الْمُبْدِئُ الْمُعِيدُ الْمُحْيِي الْمُمِيتُ الْحَىُّ الْقَيُّومُ الْوَاجِدُ الْمَاجِدُ الْوَاحِدُ الصَّمَدُ الْقَادِرُ الْمُقْتَدِرُ الْمُقَدِّمُ الْمُؤَخِّرُ الأَوَّلُ الآخِرُ الظَّاهِرُ الْبَاطِنُ الْوَالِي الْمُتَعَالِي الْبَرُّ التَّوَّابُ الْمُنْتَقِمُ الْعَفُوُّ الرَّءُوفُ مَالِكُ الْمُلْكِ ذُو الْجَلاَلِ وَالإِكْرَامِ الْمُقْسِطُ الْجَامِعُ الْغَنِيُّ الْمُغْنِي الْمَانِعُ الضَّارُّ النَّافِعُ النُّورُ الْهَادِي الْبَدِيعُ الْبَاقِي الْوَارِثُ الرَّشِيدُ الصَّبُورُ Ebu Hureyre rivayetine göre Allah’ın Rasulü şöyle buyurmuştur “Allah’ın Rasulü Allah O’na salat ve selam etsin dedi ki Allah’ın doksandokuz ismi vardır. Kim onları öğrenirse cennete girer. O, kendisinden başka tanrı olmayan Allah’tır ki er-Rahman, er-Rahim, el-Melik, el-Kuddûs, es-Selâm, el-Mü’min, el-Müheymin, el-Azîz, el-Cebbâr, el-Mütekebbir, el-Hâlık, el-Bârî, el-Musavvir, el-Gaffâr, el-Kahhâr, el-Vehhâb, er-Rezzâk, el-Fettâh, el-Alîm, el-Kâbıd, el-Bâsıt, el-Hâfıd, er-Râfî, el-Mu’ızz, el-Müzill, es-Semî’, el-Basîr, el-Hakem, el-Adl, el-Latîf, el-Habîr, el-Halîm, el-Azîm, el-Gafûr, eş-Şekûr, el-Aliyy, el-Kebîr, el-Hafîz, el-Mukît, el-Hasîb, el-Celîl, el-Kerîm, er-Rakîb, el-Mucîb, el-Vâsi’, el-Hakîm, el-Vedûd, el-Mecîd, el-Bâis, eş-Şehîd, el-Hakk, el-Vekîl, el-Kaviyy, el-Metin, el-Veliyy, el-Hamîd, el-Muhsî, el-Mubdi’, el-Muhyî, el-Mümît, el-Hayy, el-Kayyûm, el-Vâcid, el-Mâcid, el-Vâhid, es-Samed, el-Kâdir, el-Muktedir, el-Mukaddim, el-Muahhir, el-Evvel, el-Âhir, ez-Zâhir, el-Bâtın, el-Vâlî, el-Müteâlî, el-Berr, et-Tevvâb, el-Müntekım, el-Afüvv, er-Raûf, Mâlikü’l-Mülk, Zü’l-Celâli ve’l-İkrâm, el-Muksıt, el-Câmi’,el-Ganiyy, el-Muğnî, el-Mâni’, ed-Dâr, en-Nâfi’, en-Nûr, el-Hâdî, el-Bedî’, el-Bâkî, el-Vâris, er-Reşîd, es-Sabûr.” VI- Yararlanılabilecek Bazı Kaynaklar Konu ile ilgili ayetlerin tefsirlerine bakılabilir. Örneğin, Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili ; Prof. Dr. Süleyman ATEŞ, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri; DİB Kur’an Yolu 1. Diyanet İslam İlmihali, Yay., Ankara 1999. 2. İlmihal, İstanbul, 1999 3. Ansiklopedisi, Allah Mad., İman Mad., İslam Mad., [1] Bakara, 2/163. [2] Enbiya, 21/22 [3] Buhari, Cenaiz, 80, II, 98 [4] Tirmizi, Daavât, 82, V, 530-531 ESMA'ÜL-HÜSNA Ebu Hureyre rivayetine göre Allah’ın Rasulü şöyle buyurmuştur “Allah’ın Rasulü Allah O’na salat ve selam etsin dedi ki Allah’ın doksandokuz ismi vardır. Kim onları öğrenirse cennete girer. O, kendisinden başka tanrı olmayan Allah’tır ki ALLAH Varlığı zorunlu olan ve bütün övgülere layık bulunan zatın özel ve en kapsamlı adı RAHMÂN Bağışlayan, esirgeyen, RAHÎM Bağışlayan, esirgeyen, MELİK Görünen ve görünmeyen alemlerin sahibi, KUDDÛS Her eksiklikten münezzeh, SELÂM Esenlik veren, MÜ'MİN Güven veren, vaadine güvenilen, MÜHEYMİN Kainatın bütün işlerini gözetip yöneten, AZÎZ Yenilmeyen yegane galip, CEBBÂR İradesini her durumda yürüten, yaratılmışların halini iyi eleştiren, MÜTEKEBBİR Azamet ve yüceliğini izhar eden, HÂLİK Takdirine uygun bir şekilde yaratan, BÂRİ' Bir model olmaksızın canlıları yaratan, MUSAVVİR Şekil ve özellik veren, GAFFÂR Daima affeden, tekrarlanan günahları bağışlayan, KAHHÂR Yenilmeyen, yegane galip, VEHHÂB Karşılık beklemeden bol bol veren, REZZÂK Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren, FETTÂH İyilik kapılarını açan, hakemlik yapan, ALÎM Hakkıyla bilen, KÂBIZ Rızkı tutan, canlıların ruhunu alan, BÂSIT Rızkı genişleten, ruhları bedenlerine yayan, HÂFID Alçaltan, zillete düşüren, RÂFİ' Yücelten, izzet ve şeref veren, MUİZ Yücelten, izzet ve şeref veren, MÜZİL Alçaltan, zillet veren, SEMİ' İşiten, BASÎR Gören, HAKEM Son hükmü veren, ADL Mutlak adalet sahibi, aşırılığa meyletmeyen, LATÎF Yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip sezilmez yollarla karşılayan, HABÎR Her şeyin iç yüzünden haberdar olan, HALÎM Acele ile ve kızgınlıkla muamele etmeyen, AZÎM Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu, GAFÛR Bütün günahları bağışlayan, ŞEKÛR Az iyiliğe çok mükafat veren, ALÎ İzzet, şeref ve hükümranlık bakımından en yüce, aşkın, KEBÎR Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu, HAFÎZ Koruyup gözeten ve dengede tutan, MUKÎT Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren, bilip gücü yeten ve koruyan, HASÎB Kullarına yeten, onları hesaba çeken CELÎL Azamet sahibi KERÎM Fazilet türlerinin hepsine sahip, RAKÎB Gözetleyip kontrol eden, MÜCÎB Dileklere karşılık veren, VÂSİ' İlmi ve merhameti herşeyi kuşatan HAKÎM Bütün emirleri ve işleri yerli yerinde olan, VEDÛD Çok seven, çok sevilen, MECÎD Şanlı, şerefli, BÂİS Ölümden sonra dirilten, ŞEHÎD Her şeyi gözlemiş olarak bilen, HAK Fiilen var olan, mevcudiyeti ve uluhiyyeti gerçek olan, VEKÎL Güvenilip dayanılan, KAVÎ Her şeye gücü yeten, kudretli, METÎN Her şeye gücü yeten, kudretli, VELÎ Yardımcı ve dost, HAMÎD Övülmeye layık, MUHSÎ Her şeyi tek tek ve bütün ayrıntılarıyla bilen, MÜBDİ' İlkin yaratan, MUÎD Tekrar yaratan, MUHYÎ Can veren MÜMÎT Öldüren, HAY Ebedi hayatta diri, KAYYÛM Her şeyin varlığı kendisine bağlı olup kainatı idare eden, VÂCİD Dilediğini dilediği zaman bulan bir müstağni, MÂCİD Şanlı, şerefli, VÂHİD Tek,bir, Bölünüp parçalara ayrılmaması ve benzerinin bulunmaması anlamında tek, SAMED Arzu ve ihtiyaçları sebebiyle herkesin yöneldiği ulular ulusu bir müstağni, KÂDİR Her şeye gücü yeten, kudretli, MUKTEDİR Her şeye gücü yeten, kudretli, MUKADDİM Öne alan, MUAHHİR Geriye bırakan, EVVEL Varlığının başlangıcı olmayan, ÂHİR Varlığının sonu olmayan, ZÂHİR Varlığını ve birliğini belgeleyen birçok delilin bulunması açısından aşikar, BÂTIN Zatının görülmesi ve mahiyetinin bilinmesi açısından gizli, VÂLÎ Kainata hakim olup onu yöneten, MÜTEÂLÎ İzzet, şeref ve hükümranlık bakımından en yüce, aşkın, BER İyilik eden, vaadini yerine getiren, TEVVÂB Kullarını tövbeye sevkeden ve tövbelerini kabul eden, MÜNTAKIM Suçluları cezalandıran, AFÜV Hiçbir sorumluluk kalmayacak şekilde günahları affeden, RAÛF Şefkatli, MÂLİKÜ'L-MÜLK Mülkün sahibi, ZÜ'L-CELÂLİ ve'l-İKRAM Azamet ve kerem sahibi, MUKSİT Adaletle hükmeden, CÂMİ' Toplayıp düzenleyen, kıyamet günü hesaba çekmek için mahlukatı toplayan, GANÎ Her şeyden müstağni, kendi dışında her şey O'na muhtaç, MUĞNÎ Zenginlik verip tatmin eden, MÂNİ' Dilemediği şeyin gerçekleşmesine müsaade etmeyen, kötü şeylere engel olan, DÂR Zarar veren, NÂFİ' Fayda veren, NÛR Nurlandıran, nur kaynağı, HÂDÎ Yol gösteren, murada erdiren, BEDÎ' Eşi ve örneği olmayan, sanatkarane yaratan, BÂKÎ Varlığının sonu olmayan VÂRİS Varlığının sonu olmayan, REŞÎD Bütün işleri isabetli ve hedefine ulaşıcı, irşad edici, SABÛR Çok sabırlı, Önemli GünMübarek GünlerSosyal Hayatımız AhlakKardeşlikAile Kuran-ı KerimPeygamberimizİmanİbadet Bakara / 198. Ayet لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ اَنْ تَبْتَغُوا فَضْلًا مِنْ رَبِّكُمْۜ فَاِذَٓا اَفَضْتُمْ مِنْ عَرَفَاتٍ فَاذْكُرُوا اللّٰهَ عِنْدَ الْمَشْعَرِ الْحَرَامِۖ وَاذْكُرُوهُ كَمَا هَدٰيكُمْۚ وَاِنْ كُنْتُمْ مِنْ قَبْلِه۪ لَمِنَ الضَّٓالّ۪ينَ Hac mevsiminde ticâret yaparak Rabbinizden rızık talep etmenizde hiçbir günah yoktur. Arafat’tan seller gibi boşanıp aktığınızda Müzdelife’deki Meşar-i Harâm’da Allah’ı zikredin. O sizi nasıl doğru yola erdirdi ise, siz de O’nu öylece zikredin. Çünkü siz, bundan önce gerçekten sapıklığa düşmüş kimseler idiniz. Âl-i İmrân / 191. Ayet اَلَّذ۪ينَ يَذْكُرُونَ اللّٰهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلٰى جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ ف۪ي خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هٰذَا بَاطِلًاۚ سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ O akıl sahipleri, ayakta dururken, otururken ve yanları üzerine yatarken dâimâ Allah’ı zikrederler; göklerin ve yerin yaratılışını tefekkür ederler ve “Rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın. Sen bütün eksik sıfatlardan uzaksın. Bizi cehennem azabından koru!” derler. A'râf / 205. Ayet وَاذْكُرْ رَبَّكَ ف۪ي نَفْسِكَ تَضَرُّعًا وَخ۪يفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالْاٰصَالِ وَلَا تَكُنْ مِنَ الْغَافِل۪ينَ Rabbini sabah akşam içten içe, boyun büküp yalvara yakara, derin bir ürpertiyle ve ancak kendin işitebileceğin bir sesle zikret! Sakın gâfillerden olma! Ra'd / 28. Ayet اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُمْ بِذِكْرِ اللّٰهِۜ اَلَا بِذِكْرِ اللّٰهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُۜ Onlar, iman eden ve kalpleri de dâimâ Allah’ı hatırlayıp anmakla doygunluk ve huzura eren kimselerdir. Haberiniz olsun ki, kalpler ancak Allah’ı hatırlayıp anmakla doygunluk ve huzura erer. Ankebût / 45. Ayet اُتْلُ مَٓا اُو۫حِيَ اِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَاَقِمِ الصَّلٰوةَۜ اِنَّ الصَّلٰوةَ تَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِۜ وَلَذِكْرُ اللّٰهِ اَكْبَرُۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ Rasûlüm! Sana kitaptan ne vahyediliyorsa onu okuyup başkalarına da anlat. Namazı da dosdoğru kıl! Çünkü bütün şartlarına riâyet edilerek hakkiyle kılınan namaz, insanı her türlü hayasızlıktan, dînin ve aklın kabul etmediği şeylerden alıkoyar. Allah’ı zikretmek ise en büyük ibâdettir. Allah, bütün yaptıklarınızı bilir. Ahzâb / 41. Ayet يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا اللّٰهَ ذِكْرًا كَث۪يرًاۙ Ey iman edenler! Allah’ı çok çok zikredin. İmanın tanımı ve kapsamı nedir? Bu yazımızda bizler için iki cihan saadetinin anahtarı olan iman konusu üzerinde derlediğimiz yazıları paylaşacağız. Bir mümin olarak hepimizin imanın tanımı nedir? İman dediğimiz zaman ne anlaşılır ve ne anlamalıyız gibi konularını bilmemiz iktiza eder. İmanın Tanımı İman lügatte “tasdik etmek, doğrulamak, söylediğini kabul etmek, samimi olarak benimsemek, güven verme, güvenlikte olma, şüpheye yer vermeyecek biçimde içten ve kalpten inanmak” manalarına gelir. Terim olarak ise İman, Hz. Peygamber’in sav Allah Teâlâ’dan getirdiği kesin olarak bilinen hakikatlere ki bunlar zarurat-ı diniyye denilir onları tasdik etmektir yani onun haber verdiği şeyleri tereddütsüz kabul edip bunların gerçek ve doğru olduğuna gönülden inanmaktır. Buna göre; imanın hakikati ve özü kalbin tasdiki ile olmaktadır. Kalbin tasdiki imanın asli unsurudur. İmanla bilgi arasında çok yakın bir ilişki söz konusudur. Her inanan kişi, neye inandığını bilir, fakat her bilme inanmayı gerektirmez. İnanılacak esaslarla ilgili bilgiye iman denilebilmesi için, kişinin gönlünde ve kalbinde hür iradeye dayalı bir boyun eğişin, teslimiyetin ve tasdikin bulunması icap eder. İman edene sevap, etmeyene ceza verilmesinin dayanağı, kişinin gönülden bağlılığının ve tasdikinin bulunup bulunmaması noktasına bakılır. İmanın tanımı noktasının bir kalp işi, kalbin tasdiki olduğunu gösteren ayet ve hadislerden bazıları şunlardır; “Ey Peygamber, kalpleri iman etmediği halde, ağızlarıyla inandık diyenlerden ve yahudilerden küfür içinde koşuşanlar seni üzmesin…” Maide suresi 5/41. “Allah cennetlikleri cennete, cehennemlikleri cehenneme koyacak, sonra da bakın kalbinde hardal tanesi kadar imanı olan birisini bulursanız onu cehennemden çıkarın diyecektir” Buhari, “İman”, 15 Görüldüğü üzere imanın esas noktası kalbin tasdik etmesidir. Bir kimse diliyle inandığını söylese bile kalbiyle tasdik etmezse mümin olması mümkün değildir. Bunula beraber kalbiyle tasdik edip inandığı halde, dilsizlik gibi bir özrü sebebiyle inancını diliyle açıklayamayan veya tehdit altında olduğu için kâfir ve inançsız olduğunu söyleyen kimse de mümin denilmektedir. İmanın anlamı Sahabelerden Ammar b. Yasir, Kureyş müşriklerinin ağır baskılarına ve ölüm tehditlerine dayanamayarak kalben inanmakla birlikte, diliyle Müslüman olmadığını, Hz. Muhammed’in dininden çıktığını söylemiş, bu olay hakkında ayet inerek, Amman’ın mümin bir kimse olduğu buyurulmuştur. İmanın asli unsuru kalbin tasdiki olmakla birlikte kalpte neyin gizli olduğunu insanlar bilemediği için, kalpteki inancın dil ile söylenip açığa vurulması, o kişinin de dünyada bu söz ve ikrarına göre bir işleme tâbi tutulması gerekmektedir. Bu sebeple ikrar, yani kalpte bulunan inancın dil ile ifade edilmesi, imanın bir parçası değil, âdeta onun dünyevi şartı olmasıdır. Kalplerde neyin olduğunu ancak Allah bilir. Bir kimsenin iman ettiği, ya kendisinin söylemesiyle veya cemaatle namaz kılmak gibi mümin olduğunu gösteren belli ibadetleri yapmasıyla anlaşılır. O zaman bu kimse mümin olarak tanınır, Müslüman muamelesi görür, Müslüman bir kadınla evlenebilir. Kestiği hayvanın eti yenir, zekât ve öşür gibi dinî vergilerle yükümlü tutulur. Ölünce de cenaze namazı kılınır, Müslüman mezarlığına defnedilir. Eğer bir kimse inancını diliyle ikrar etmezse ona, Müslümana özgü bu tür hükümler uygulanmaz. İmanda ikrarın çok önemli olduğunu Peygamber Efendimiz şu hadisleriyle dile getirmişlerdir. “Kalbinde buğday, arpa ve zerre ölçüsü iman olduğu halde Allah’tan başka Tanrı yoktur. Muhammed O’nun elçisidir diyen kimse cehennemden çıkar” Buhari, “İman”, 33 “İnsanlar Allah’tan başka ilah yoktur. Muhammed O’nun elçisidir deyinceye kadar kendileriyle savaşmakla emr olundum. Ne zaman bunu söylerlerse can ve mal güvenliğine sahip olurlar. Ancak kamu hukuku gereği uygulanan cezalar bundan müstesnadır. İç yüzlerinin muhasebesi ise Allah’a aittir” Buhari, “Cihat”, 102 Dil ile ikrar bu derece önemli olduğu için genellikle iman, “Kalp ile tasdik ve dil ile ikrardır” şeklinde tanımlanmıştır. Fakat imanı bu şekilde tanımlamak, kalbi ile inanmadığı halde inandım diyenin mümin olmasını gerektirmez. Bu konuda bir ayet-i kerimede, “İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları halde Allah’a ve ahiret gününe inandık derler” Bakara suresi 2/8 buyurulmuştur. Velhasılıkelam Gönülden inanmadığı halde, diliyle inandığını söyleyen kişi –kalpteki inanç ve ikrarı bilinemediği için– dünyada Müslüman gibi işlem görür. Lakin imanı bulunmadığı ve münafık olduğu için ahirette kâfir olarak işlem görecek ve ebedi cehennemde olacaktır. Bu bilgilerden de anlaşılacağı gibi kalbin tasdiki, imanın rüknü, olmazsa olmaz unsuru ve değişmez temelidir. Dilin ikrarı da, bu asıl ve gerçeğin tanınmasını sağlayan bir şarttı olmuştur vesselam. Allaha iman ile ilgili ayetler *Allah, pisi temizden ayırıncaya kadar mü’minleri içinde bulunduğunuz şu durumda bırakacak değildir. Allah size gaybı bildirecek de değildir. Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçer gaybı ona bildirir. O halde Allah’a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız sizin için büyük bir mükafat vardır. *Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun. Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah’ın dininin koymuş olduğu hükmü uygulama konusunda onlara acıyacağınız tutmasın. Mü’minlerden bir topluluk da onların cezalandırılmasına şahit olsun. *“Rabbimiz! Biz, Rabbinize iman edin’ diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle beraber al.” *İman edip salih ameller işleyenlere gelince, Allah onların mükafatlarını eksiksiz ödeyecek ve lütfundan onlara daha da fazlasını verecektir. Allah’a kulluk etmekten çekinenlere ve büyüklük taslayanlara gelince; Allah onları elem dolu bir azaba uğratacaktır ve onlar kendilerine Allah’tan başka bir dost ve yardımcı da bulamayacaklardır. *Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar. * Ey insanlar! Allah’a ve Peygamberine inanasınız, ona yardım edesiniz, ona saygı gösteresiniz ve sabah akşam Allah’ı tespih edesiniz diye Peygamber’i gönderdik. *Allah’a ve peygamberine inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için çok hayırlıdır. *Allah’ın izni olmaksızın hiçbir musibet başa gelmez. Kim Allah’a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya iletir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir. *Ey iman edenler! Sizi elem dolu bir azaptan kurtaracak bir ticaret göstereyim mi size? İman İle İlgili Ayetler Nisa Suresi 19 Ey iman edenler! Kadınlara, zor ve baskı kullanarak mirasçı olmanız size helal olmaz. Kendilerine vermiş bulunduğunuz şeylerin bir kısmını çarpıp götürmek için onları sıkıştırmanız da helal değildir. Kanıta bağlanmış bir fuhuş yapmaları hali müstesna. Onlarla iyi ve güzel geçinin. Onlardan tiksindinizse olabilir ki, siz bir şeyi çirkin bulursunuz da Allah, ona çok hayır koymuş olur. 25 İnanmış hür kadınları nikâhlama genişliğine gücü yetmeyeniniz, ellerinizin altındaki genç, mümin köle kızlarıdan biriyle evlensin. Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Hep birbirinizdensiniz. O halde onları, ailelerinin izniyle nikâhlayın. Gizli dost edinmeyerek, zinadan uzak kalarak, iffetli hanımlar olmaları şartıyla onların mehirlerini örfe uygun bir biçimde verin. Evliliğe geçtikten sonra bir fuhuş yaparlarsa onlara, hür kadınlara uygulanan cezasının yarısı uygulanacaktır. Bu, köle ile evlenme yolu, günaha ve sıkıntıya girmekten korkanınız içindir. Sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır. Allah çok affedici, çok merhametlidir. 43 Ey iman edenler! Sarhoşken, ne söylediğinizi bilinceye kadar, cünüpken de -yolculuk halinde olmanız müstesna- boy abdesti alıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hastalanırsanız yahut yolculuk halinde bulunursanız yahut biriniz tuvaletten gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız, bütün bu durumlarda su da bulamamışsanız, temiz bir toprakla teyemmüm edin. Yani yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Allah Afüvv'dür, günahları affeder, Gafûr'dur, hataları bağışlar. 46 Yahudilerden öyleleri var ki, kelimeleri yerlerinden kaydırırlar; din içinde sövgüler üreterek, dillerini eğip-bükerek "Dinledik, isyan ettik; dinle, dinlenmez olası, davar güder gibi güt bizi" derler. Eğer onlar, "Dinledik, boyun eğdik, dinle, bak bize!" demiş olsalardı, kendileri için daha hayırlı ve daha yerinde olurdu. Fakat Allah, küfürleri yüzünden onlara lanet etmiştir. Çok az bir kısmı hariç, iman etmezler. 59 Ey iman sahipleri! Allah'a itaat edin. Resule ve sizin içinizden olan/sizin seçtiğiniz hüküm ve yetki sahiplerine de itaat edin. Sonra bir şeyde tartışmaya girdiniz mi, eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız, onu Allah'a ve resule arz edin. Böyle yapmanız hem daha hayırlı hem de sonuç bakımından daha güzeldir. 65 Hayır, Rabbine yemin olsun ki iş, onların sandığı gibi değil. Onlar, aralarında çıkan karmaşık işlerde seni hakem yapıp verdiğin hükümle ilgili olarak, içlerinde hiçbir burukluk duymadan tam bir teslimiyete ulaşmadıkça iman etmiş olamazlar. 94 Ey iman edenler! Allah yolunda gaza için dolaştığınızda, iyice anlayıp dinleyin de size selam verene/barış teklifi sunana "Sen mümin değilsin!" demeyin. İğreti hayatın menfaatine göz dikiyorsunuz ama Allah katında çok ganimetler vardır. Önceden siz de öyle idiniz ama Allah size lütufta bulundu. O halde, iyice araştırın, anlayın dinleyin. Çünkü Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır. 135 Ey iman edenler! Öz benliğiniz, anne-babanız, yakınlarınız aleyhine de olsa, zengin veya fakir de olsalar, adaleti dimdik ayakta tutarak Allah için tanıklık edenler olun. Allah, ikisine de sizden daha yakındır. O halde nefsinizin arzusuna uyarak adaletten sapmayın. Eğer dilinizi eğip büker yahut çekimser kalırsanız, Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır. 136 Ey iman edenler! Allah'a, onun resulüne, resulüne indirmiş olduğu Kitap'a, daha önce indirmiş olduğu Kitap'a inanın. Kim Allah'ı, O'nun meleklerini, kitaplarını, resullerini ve âhiret gününü inkâr ederse geri dönüşü olmayan bir sapıklığa gömülmüş olur. 144 Ey iman sahipleri! Müminleri bırakıp da küfre sapanları dostlar edinmeyin. Kendi aleyhinize Allah'a açık bir kanıt mı vermek istiyorsunuz? 150 Onlar ki Allah'ı ve O'nun resullerini inkär ederler, Allah'la O'nun resulleri arasını açmak isterler de "bir kısmına inanırız, bir kısmını inkâr ederiz" derler; böylece imanla inkâr arasında bir yol tutmak isterler. 152 Allah'a ve O'nun resullerine iman edip onlardan birini ötekilerden ayırmayanlara gelince, Allah böylelerinin ödüllerini yakında kendilerine verecektir. Allah, Gafûr'dur, Rahîm'dir. 155 Başlarına gelenler; ahitlerini bozmaları, Allah'ın ayetlerini inkâr etmeleri, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ve "kalplerimiz kılıflıdır" demeleri yüzündendir. Doğrusu, Allah küfürleri yüzünden kalpleri üzerine mühür basmıştır da pek azı müstesna, iman etmezler. Maide Suresi 1 Ey iman edenler! Akitlerin ve ahitlerin icaplarını yerine getirin. Siz ihramlı iken avlanmayı helal saymamak şartıyla ve ileride size okunacaklar müstesna olmak üzere, davar cinsinden hayvanlar size helal kılınmıştır. Kuşkunuz olmasın ki, Allah, iradesi yönünde hüküm verir. 2 Ey iman edenler! Allah'ın ibadet, iyilik ve güzellik alâmeti kıldığı şeylere, çarpışmanın yasak olduğu haram aya, kurbanlık hediyelere, gerdanlıklara, Rablerinden bir lütuf ve rıza niyaz ederek Mescid-i Haram'a gelmiş olanlara saygısızlık etmeyin! İhramdan çıktığınız vakit avlanın. Bir topluluğun, sizi Mescid-i Haram'dan uzak tutmak için sergilediği kötülük, sizi saldırganlık ve düşmanlığa sakın itmesin! Hayırda erginlik/dürüstlük ve takva üzere yardımlaşın! Kötülük/çirkinlik, düşmanlık/saldırganlık üzere yardımlaşmayın. Allah'tan sakının! Kuşkunuz olmasın ki, Allah'ın azabı çok şiddetlidir. 6 Ey iman sahipleri! Namaza duracağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedin ve topuklara kadar ayaklarınızı meshedin/yahut yıkayın. Eğer cünüp iseniz iyice temizlenin! Hasta yahut yolculuk halinde iseniz yahut biriniz tuvaletten gelmişse yahut kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız temiz bir toprakla teyemmüm edin Yüzlerinizi ve ellerinizi ondan meshedin. Allah size zorluk çıkarmak istemiyor. Ancak sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor ki, şükredebilesiniz. 8 Ey iman edenler! Adalet ve dürüstlüğün tanıkları olarak Allah için kollayıp gözetleyenler olun! Bir topluluğun çirkinlik ve kötülüğü sizi adaletsiz davranmaya asla itmesin. Adaletli olun! Bu, takvaya/korunup sakınmaya daha uygundur. Allah'tan sakının. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır. 11 Ey iman edenler! Allah'ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın! Hani bir topluluk ellerini size uzatmaya niyet etmişti de Allah onların ellerini sizden çekmişti. Allah'tan sakının! Müminler yalnız Allah'a tevekkül etsinler! 35 Ey iman edenler! Allah'ın buyruğuna ters düşmekten sakının; O'na varmaya vesîle arayın. O'nun yolunda gayret gösterin ki, kurtuluşa erebilesiniz. 51 Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları gönül dostları edinmeyin. Onlar birbirlerinin gönül dostlarıdır. Sizden kim onları gönül dostu edinirse o, onlardandır. Allah, zalimler toplumunu doğruya ve güzele kılavuzlamaz. 55 Sizin gönül dostunuz Allah'tır, O'nun resulüdür, bir de rükû eder bir halde namazı kılıp zekâtı vererek iman edenlerdir. 56 Allah'ı, O'nun resulünü ve iman edenleri dost edinen/Allah'tan, O'nun resulünden ve iman edenlerden yüz çeviren bilsin ki, galip gelecek olanlar Allah'ın taraftarlarıdır. 57 Ey iman edenler! Sizden önce kitap verilenlerden ve küfre sapanlardan, dininizi oyun ve eğlence edinenleri dost tutmayın. Eğer inanıyorsanız Allah'tan sakının. 65 Eğer Ehlikitap, iman edip korunsaydı, onların kötülüklerini mutlaka örter ve kendilerini bol nimetli cennetlere mutlaka sokardık. 69 Şu bir gerçek ki, iman edenler, Yahudiler, Sâbiîler ve Hıristiyanlardan Allah'a ve âhiret gününe inanıp hayra ve barışa yönelik iş yapanlar için korku yoktur. Tasalanmayacaklardır onlar. 82 Şu tartışılmaz bir gerçektir ki, insanların iman edenlere en şiddetli düşmanlık duyanlarını, Yahudilerle şirke batanlar bulursun. Şu da tartışılmaz bir gerçektir ki, insanların iman edenlere sevgide en yakın olanlarını "biz Hıristiyanlarız" diyenler bulursun. Bu böyledir. Çünkü o Hıristiyanlar içinde derin araştırmalar yapan keşişler, kendini Allah'a adamış rahipler vardır. Ve onlar, kibre sapmazlar. 83 Resule indirileni dinlediklerinde farkına vardıkları gerçekten dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Şöyle derler "Ey Rabbimiz, iman ettik. Artık bizi de gerçeğin tanıklarıyla birlikte kaydet." 87 Ey iman sahipleri! Allah'ın size helal kıldığı şeylerin temiz ve güzel olanlarını haramlaştırmayın; azıp sınırı aşmayın; Allah azıp sınırı aşanları sevmez. 88 Allah'ın size helal ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin. Kendisine iman ettiğiniz Allah'tan korkun. 90 Ey iman edenler! Uyuşturucu/şarap, kumar, tapılmak için dikilen taşlar, fal okları şeytan işi birer pisliktik; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. 93 İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara; bundan böyle korunup iman ederek iyi işler yaptıkları, sonra takvaya sarılıp imanda kemale erdikleri, sonra bir mertebe daha korunup güzellikler sergiledikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından ötürü hiçbir günah yoktur. Allah, güzel düşünüp güzel davrananları sever. 94 Ey iman sahipleri! Allah sizi, ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği av türünden bir şeyle mutlaka deneyecektir ki, gözün fark edemediği alanlarda O'ndan kim korkuyor bilsin. Bundan sonra azıp sınırı çiğneyen için korkunç bir azap olacaktır. 95 Ey iman sahipleri! İhramda olduğunuz zaman av öldürmeyin. Sizden kim kasten onu öldürürse cezası şudur Öldürdüğü hayvana denk deve-sığır, davar cinsinden, Kâbe'ye varacak kurbanlık bir hediye ki, içinizden adalet sahibi iki kişi belirleyecektir. Yahut yoksullara yedirme şeklinde bir keffâret, yahut buna denk oruç. Taki yaptığının vebalini tatsın. Allah, geçmişi affetmiştir. Kim bir daha yaparsa, Allah ondan öc alacaktır. Allah çok güçlüdür, öc alıcıdır. 101 Ey iman sahipleri! Size açıklandığında canınızı sıkacak şeylerle ilgili soru sormayın. Kur'an indirilmekte iken onları sorarsanız size açıklanır. Allah onlardan vazgeçmiştir. Allah Gafûr'dur, Halîm'dir. 105 Ey iman edenler! Siz, kendinizi düzeltmeye bakın. Siz, doğru yolda oldukça sapmış olan size zarar veremez. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O size neler yapıyor olduğunuzu haber verecektir. 106 Ey iman edenler! Herhangi birinize ölüm gelip çattığında, vasiyet zamanı aranızdaki tanıklık şöyle olsun Kendinizden adalet sahibi iki kişi yahut yolculuk etmekte iken ölüm musibeti başınıza geldiyse sizin dışınızdan iki kişi. Bunları namazdan sonra alıkoyarsınız; kuşkulanırsanız şöyle yemin ederler "Vallahi, yakınlarımız da olsa yeminimizi hiçbir ücret karşılığı satmayacağız, Allah'ın tanıklığını saklamayacağız. Çünkü böyle yaparsak mutlaka günahkârlardan oluruz." 111 . Havarilere şunu vahyetmiştim "Bana ve resulüme iman edin." Şöyle demişlerdi "İman ettik, sen de tanık ol ki biz, müslümanlarız/Allah'a teslim olanlarız!"

allaha iman ile ilgili ayetler