TWci42. Turgut Uyar Kimdir? Turgut Uyar 4 Ağustos 1927, Ankara - 22 Ağustos 1985, İstanbul, Cumhuriyet döneminde şiir, deneme ve inceleme türlerinde eserler kaleme almış, toplam eser sayısı 17 olan, İkinci Yeni anlayışının en önemli temsilcilerinden Türk memur ve şairdir. Turgut Uyar, 1927 yılının Ağustos ayında Fatma Hanım ile Hayri Bey'in altı çocuğundan beşincisi olarak Ankara'da dünyaya gelmiştir. Annesi ev hanımı, babası ise harita binbaşısı ve hattattır. Eğitim hayatına İstanbul Edirnekapı’daki Hırka-i Şerif İlkokulu’nda başlayan şair Turgut Uyar, hayatının bir döneminde memur olarak orduda yer almıştır. Daha sonra bu işinden istifa etmiş ve başka işlerde çalışmıştır. Türkiye Selüloz ve Kâğıt Sanayi'nin Ankara'daki şubesinde çalışmış, 1963 ve 1965 yılları arasında 24 sayı çıkmış olan "Dönem" dergisinin kurucuları arasında yer almıştır. Turgut Uyar, İkinci Yeni anlayışının en önemli temsilcilerinden birisi olarak görülmüş yenilikçi bir şairdir ve 22 Ağustos 1985 tarihinde İstanbul’da vefat etmiş olan şair, Turgut Uyar Eserleri Nelerdir? Turgut Uyar’ın 17 adet eseri aşağıda listelenmiştir. Göğe Bakma Durağı Dünyanın En Güzel Arabistanı Divan Veys Bir Şiirden Yitiksiz Elele Okuyalım Büyük Saat Korkulu Ustalık Dün Yok mu? Toplandılar Toplu Şiirler Kayayı Delen İncir Tütünler Islak Her Pazartesi Türkiyem Arz-ı Hal Turgut Uyar'ın İlk Eseri Nedir? Turgut Uyar'ın ilk kitabı "Arz-ı Hâl"dir ve 1949 yılında M. Çetin Tezcan’ın "Akşamüzeri Türküsü" ile birlikte ortak kitap olarak yayımlanmıştır. Turgut Uyar'ın Kaç Tane Eseri Vardır? Turgut Uyar’ın 17 adet eseri vardır. Turgut Uyar Şiirleri Turgut Uyar’ın 101 adet şiiri aşağıda listelenmiştir. Yad Arz-ı Hal Bir Gün Sabah Sabah Yalağuz Yasin Efendi Sonnet Mersiye Memur Karısı Garip Anadolumun Dağları Ölüme Dair Konuşmalar Şehitler Bir Anadolu Vardı Türkiyem Bahar Başlangıcında Düşünceler O Köy Yine Kendi Rüyasındadır Turam Seninle Turam, Bir Gün Bırakmıyacağım Bir Sessiz Geceden Turnam Turnam, Bir Devir Çalsak Felekten …Se Turnam Turnam, Bir Ay Doğar Pasın'dan Kantar Köprü Destanı’ndan Kantar Köprü Destanı Kantar Köprü’nün Gecesi Kantar Köprü’nün Yalnızlığı Rüzgar Vaiz Sokağı Numara 70 Kadere Ve Gönlüme Dair Ayrılıklardan Bir Garip Ölmüş Diyeler Gecelerde Af Kanunu Durmuş, Süt Mavi Gecesine Yatağım Simsiyah Olmalıydı Karpit Lambası Çırılçıplak Uzak Kaderler İçin Yeşilimsi Akşamüstü Rüyası Söyle Küçük Saadetini Hacer Hanım’ın Hamamı Kimbilir Sevda Üstüne Geyikli Gece Bahar İçin Dediğim Elalem Öteyi Beriyi Omuzluyorum Tel Cambazının Kendi Başına Söylediği Şiirdir Tel Cambazının Tel Üstündeki… Kan Uyku Yılgın Denize Gidip dönen Mavilerin Güneşi Kötü O Evler Kaçak Yaşama Yergisi Meymenet Sokağı’na Vardım Büyük Kavrulmuş Toprak Çömlek Hikayesi Çok Üşümek Uyanınca Üşümek Akabakan Çağdaş Yeri Mızrağın Kadırga Ölü Yıkayıcılar Sigma Dünyada Maya Ahd-i Atik Kadırga Hemofili Herkes Büyük Gurbetçi Baharat Yolu Kim Çağırıyor Maviyi Kar Sesi Güverteden Biri Vaktin Çağrısı Hayri Bey Elli İki Hane Şaşıyorum Gözyaşına Açlık Çoğunluktadır Kalbindir Umuttur Denizi Anlatıyor Alıştırdılar Bir Kere Çürümüş Ne Var Ki Avucunda Ekinoks Tut Ki Ben Unutulmaz Sözler Güzel Bir Akşam Yalnız At Her Gece Binlerce Size Olmayan Adın Aşk İçin Ağaçlar Uyuyor Söylenir Bir Yazı Anlamak Dünyada Dün Yoktur GÖĞE BAKMA DURAĞI İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar Şu aranıp duran korkak ellerimi tut Bu evleri atla bu evleri de bunları da Göğe bakalım Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım İnecek var deriz otobüs durur ineriz Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda Beni bırak göğe bakalım Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor Seni aldım bu sunturlu yere getirdim Sayısız penceren vardı bir bir kapattım Bana dönesin diye bir bir kapattım Şimdi otobüs gelir biner gideriz Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat Durma kendini hatırlat. Bir Gün Sabah Sabah Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam, Uykudan uyandırsam seni Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliçten. Vapur düdükleri ötmededir. Etraf alacakaranlık, Köprü açıktır henüz. Bir gün sabah sabah kapıyı çalsam... Yolculuğum uzun sürmüş oldukça Gece demir köprülerden geçmiştir tren. Dağ başında beş on haneli köyler, Telgraf direkleri yollar boyunca Koşuşup durmuş bizle beraber. Şarkılar söylemişim pencereden, Uyanıp uyanıp yine dalmışım. Biletim üçüncü mevki, Fakirlik hali. Lületaşından gerdanlığa gücüm yetmemiş, Sana Sapancadan bir sepet elma almışım.. Ver elini Haydarpaşa demişiz, Vapur rıhtımdadır pırıl pırıl, Hava hafiften soğuk, Deniz katran ve balık kokulu Köprüden kayıkla geçmişim karşıya, Bir nefeste çıkmışım bizim yokuşu... Bir gün sabah sabah kapıyı vursam, -Kim o? dersin uykulu sesinle içerden. Saçların dağınıktır, mahmursundur. Kimbilir ne güzel görünürsün sevgilim, Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam, Uykudan uyandırsam seni, Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliçten. Fabrika düdükleri ötmededir. TÜRKİYEM Seni boydan boya sevmişim, Ta Kars’a kadar Edirne’den. Toprağını, taşını, dağlarını Fırsat buldukça övmüşüm Sen vatanımsın, ekmeğimsin Duyduğum, bildiğim zafersin yıllarca Zonguldak'ta 63 numara Nazlı sahiller Akdeniz'de Sevdasın ciğerlerimde parça parça Yarı kalmış dileğimsin Sen Koçhisar’da tuzum, Sillede kızım... Çift kulaklı Sürmene bıçağı belimde. Varmışım çiğ köfte yemeye Adana’ya Dadaloğlu'ndan bir koçaklama dilimde – Şu yalan dünyaya geldim geleli.. Hey vatanım, bacım, sağdıcım, emmim Senden bir yara her yerimde. Desteye güreşmişim Kırkpınar’da. Durmuş da yorgunluk çıkarmışım, Bir akşam vakti Dört bardak kırtlama çayla Erzurum’da... Ardahan’a varmışım yollar uzamış Bel vermiş, yol vermemiş dağlar. – Yüce Tanrı dört yanını bezemiş, Beni yakan bir Konyalı kız imiş... Seni boydan boya sevmişim Ta Edirne’ye kadar Kars’tan. Taşını, toprağını, yiğidini, Fırsat buldukça övmüşüm... BİR BOZUK SAATTİR YÜREĞİM, HEP SENDE DURUR Herkes seni sen zanneder. Senin sen olmadığını bile bilmeden, Sen bile… Seni ben geçerken, Derim ki, Saati sorduklarında; Onu ”O” geçiyordur. Kimse anlam veremez. Tamir ettirmedin gitti derler şu saati. Ettirmek istiyor musun demezler. Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur. Zamanı durdururum yüreğimde, Sensiz geçtiği için, Akrep yelkovana küskündür. Şu bozuk saat çalışsa benim için ölümdür. Bil ki akrep yelkovanı geçerse, Atan bu yüreğim durur. Bırak bozuk kalsın, hiç değilse; Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur. SENFONİ Önce sesin gelir aklıma Çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm Güzel olan, dolgun başaklardaki sarışın sevinçli Sonra cumartesi günleri gelir Sonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum Bir yağmur yağsa da, beraber ıslansak. Kırk kere söyledim bir daha söylerim Savaşta ve barışta, karada ve denizde, Düşkünlükte ve esenlikte Zamanımız apayrı bize göre Yanyana olduk mu elele Aç kalsak ağlamayız biliyorum. İçim güvercinleri okşamış gibi rahat Sen yanımdayken ister istemez Geniş meydanlarda akşam üstleri Üstüste üç kere deniz, üç kere çınarlar. Sen yanımdayken ister istemez Uzak ırmakları hatırlıyorum. Arasıra düşmüyor değil aklıma Yabancı kadınların sıcaklığı Ama Allah bilir ya, ne saklıyayım Yanında ihtiyarlamak istiyorum... DENGE Sizin alınız al, inandım Sizin morunuz mor, inandım Tanrınız büyük amenna Şiiriniz adam akıllı şiir Dumanı da caba... Bütün ağaçlarla uyuşmuşum Kalabalık ha olmuş, ha olmamış Sokaklarda yitirmiş, cebimde bulmuşum Ama sokaklar şöyleymiş Sokaklar şöyleymiş Ağaçlar böyleymiş... Ama sizin adınız ne Benim dengemi bozmayınız Sokaklar şöyleymiş Ağaçlar böyleymiş... Aşkım da değişebilir, gerçeklerim de Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı Yan gelmişim diz boyu sulara Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum Hiçbirinizle döğüşemem Siz ne derseniz deyiniz Benim bir gizli bildiğim var Sizin alınız al, inandım Morunuz mor, inandım Ben tam kendime göre Ben tam dünyaya göre Ama sizin adınız ne Benim dengemi bozmayınız Turgut Uyar Kaç Tane Şiir Yazmıştır? Turgut Uyar, 630’dan fazla şiir yazmıştır. Turgut Uyar En İyi Şiiri Hangisidir? Turgut Uyar’ın en ünlü şiiri “Göğe Bakma Durağı”dır. Turgut Uyar İlk Şiiri Hangisidir? Turgut Uyar'ın ilk şiiri “Yâd”dır ve 1947 yılında Yedigün dergisinde yayımlanmıştır. Turgut Uyar Bestelenen Şiirleri Turgut Uyar’ın birçok şiiri bestelenmiştir. Bestelenen şiirlerinden bazıları ve bu besteleri seslendiren sanatçıların isimleri aşağıda listelenmiştir. Denge Sezen Aksu Göğe Bakma Durağı Fazıl Say ile Serenad Bağcan, İrem Candar Mavi Tango Leman Sam Yokuş Yol’a Hüsnü Arkan Turgut Uyar Şiirlerinin Özellikleri Nelerdir? Turgut Uyar'ın şiirlerini üç döneme ayırmak mümkündür. Birinci dönem şiirlerine "Arz-ı Hal" ve "Türkiyem" şiirleri örnek gösterilmektedir. Bu şiirler şair Turgut Uyar'ın taşra görevi sırasında kaleme aldığı şiirlerdir. Bu şiirler Anadolu hayatından izler taşımakta ve "Garip" hareketinin etkilerini yansıtmaktadır. Turgut Uyar’ın şiirlerinin ikinci dönemi ise “Dünyanın En Güzel Arabistanı” isimli kitabı ile başlamaktadır. Bu kitap ile şiire yeni açılımlar kazandırmıştır. Turgut Uyar, şiirinin üçüncü döneminde ise daha yalın bir dil kullanmıştır. Bu dönem eserlerine "Kayayı Delen İncir" ve "Dün Yok Mu" örnek gösterilebilmektedir. Turgut Uyar Şiirleri Hangi Türdedir? Turgut Uyar, şiirlerini belli bir türe bağlı kalarak yazmamıştır. Turgut Uyar'ın Şiir Anlayışı Nedir? Turgut Uyar, İkinci Yeni şiir anlayışına sahiptir. İkinci Yeni şiiri “Yeniyi deneyen, dünya görüşü, yetişme şekilleri ve beslenme kaynakları bakımından birbirinden çok farklı olan şairlerin eserlerinde sonradan tespit edilen benzerliklere dayanan” şiir hareketine verilen isimdir. İkinci Yeni şiir anlayışını benimseyen yazarlar aşağıda listelenmiştir. Cemal Süreya Edip Cansever İlhan Berk Ece Ayhan Sezai Karakoç Ülkü Tamer Turgut Uyar Şiirlerinde Hangi Ölçüyü Kullanmıştır? Turgut Uyar, şiirlerinin bazılarına hece ölçüsü kullanmıştır. Ölçü kullanmadan kaleme aldığı şiirler de vardır. Turgut Uyar Şiirlerinde Hangi Kafiyeyi Kullanmıştır? Turgut Uyar, şiirlerine kafiye kullanmaya önem vermemiştir. Turgut Uyar Şiirleri Nerelerde Yayımlanmıştır? Turgut Uyar’ın şiirlerinin yayımlandığı gazete ve dergilerden bazıları aşağıda listelenmiştir. Dost Dergisi Dönem Dergisi Yeni Düşün Dergisi Kaynak Dergisi Varlık Dergisi Yeditepe Dergisi Pazar Postası Değişim Dergisi Türk Dili Dergisi Yeni Dergi Papirüs Dergisi Oluşum Dergisi Gösteri Dergisi Yedigün Dergisi Seçilmiş Hikayeler Dergisi Şairler Yaprağı Dergisi Yenilik Dergisi Turgut Uyar İncelemeleri Turgut Uyar'ın inceleme eserleri aşağıda listelenmiştir. Bir Şiirden Korkulu Ustalık Turgut Uyar Hangi Dönem Yazarıdır? Turgut Uyar, Cumhuriyet Dönemi yazarıdır. Turgut Uyar Sanat Anlayışı Nedir? Turgut Uyar, “sanat sanat içindir” anlayışını benimsemiştir. Turgut Uyar Hangi Edebi Akımdan Etkilenmiştir? Turgut Uyar, Sürrealizm yani Gerçeküstücülük akımından etkilenmiştir. Sürrealistler, Sigmund Freud’un psikanaliz yönteminden etkilenmişlerdir. Sürrealizmin bir akım olarak ortaya çıkışı Andre Breton’un 1924 yılında yayımladığı “Manifeste du Surrealisme” isimli kitabına dayanmaktadır. Sürrealizm akımını Breton “ Sürrealizm ister söz, ister yazı ile; ya da herhangi bir yolla düşüncenin gerçek işleyişini belli etmek için başvurulan katkısız ruh otomatizmidir. Aklın hiçbir denetimi olmadan, her türlü estetik ve ahlak kaygısı dışında, düşüncenin yazılışıdır.” sözleri ile anlatmıştır. Sürrealizm akımından etkilenmiş yazar ve şairler aşağıda listelenmiştir. Paul Eluard Louis Aragon Orhan Veli Kanık Melih Cevdet Anday Oktay Rifat Cemal Süreya Ece Ayhan İlhan Berk Edip Cansever Turgut Uyar Kimlerden Etkilenmiştir? Turgut Uyar’ın etkilendiği isimler aşağıda listelenmiştir. Ömer Hayyam Nedim Yahya Kemal Beyatlı Tevfik Fikret Abdülhak Hamit Tarhan Ahmet Haşim Alain-Fournier Fyodor Dostoyevski İrene Nemirovsky Anton P. Çehov Thomas Stearns Eliot Turgut Uyar Kimleri Etkilemiştir? Turgut Uyar, bütün iyi şairler gibi kendisinden sonra gelen birçok şairi etkilemiştir. Turgut Uyar'ın Edebiyat İçin Önemi Nedir? Turgut Uyar, eserleri ile Türk edebiyatındaki çeşitli yeniliklerin öncüsü olması ve İkinci Yeni şiir anlayışının en önemli temsilcilerinden biri olmasıyla Türk edebiyatında önemli bir yere sahip olmuştur. Turgut Uyar, Behçet Necatigil'in dediği gibi "1950 sonrası şiirimizi biçim ve öz bakımlarından yenileştirmesiyle İkinci Yeni'nin ilk akla gelen şairlerinden; deneme ve yorumlarıyla da günümüz Türk şiirini anlayışlı, yetkili değerlendiren yazarlarımızdan biri oldu." Turgut Uyar'ın Eserleri Nerelerde Yayımlanmıştır? Turgut Uyar’ın eserlerinin yayımlandığı gazete ve dergilerden bazıları aşağıda listelenmiştir. Dost Dergisi Dönem Dergisi Yeni Düşün Dergisi Kaynak Dergisi Varlık Dergisi Yeditepe Dergisi Pazar Postası Değişim Dergisi Türk Dili Dergisi Yeni Dergi Papirüs Dergisi Oluşum Dergisi Gösteri Dergisi Yedigün Dergisi Seçilmiş Hikayeler Dergisi Şairler Yaprağı Dergisi Yenilik Dergisi Turgut Uyar Askerlik Görevi Turgut Uyar, Askeri Memurlar Okulu'ndan mezun olduktan sonra "kura" ile memur olmuş ve Posof'a atanmıştır. Ardından Samsun Terme Askerlik Şubesi ve Ankara Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Dairesi Başkanlığı'nda üsteğmen olarak görev yapmıştır. 1958 yılında ise bu görevden ayrılmış ve Türkiye Selüloz ve Kâğıt Sanayi'nin Ankara'daki şubesinde çalışmaya başlamıştır. Askerliği bırakan Turgut Uyar, bir şiirinde “Ben severim omuzlarımı bir gün / Sırmaları, apoletleri olmasa da” dizelerini kaleme almıştır. Turgut Uyar'ın Siyasi Görüşleri Turgut Uyar, siyasi görüşleri ile ön plana çıkmış bir yazar değildir. Turgut Uyar Belgeseli Turgut Uyar’ın hayatını konu alan ve anlatan birçok belgesel ve program bulunmaktadır. Turgut Uyar’ın hayatını anlatan bu belgesel ve programlara internet üzerinden ulaşmak mümkündür. İnternet üzerinden ulaşılabilecek bazı belgesel ve programlar aşağıda listelenmiştir. TRT Arşiv Youtube Kanalı Hayat Kısa Kuşlar Uçuyor-Turgut Uyar VİBİO Youtube Kanalı Şiiriyle Sevişen Adam Turgut Uyar Aslında Kimdi? Onur Altun Youtube Kanalı Turgut Uyar Belgeseli Kelimeler Ve ŞEyler Televizyon Programı 43. Bölüm Turgut Uyar Sözleri Turgut Uyar’a ait 20 adet söz aşağıda listelenmiştir. "Güzeldir sevgilim her dakka her an Güzeldir sözleri kaşı gözleri Geçtiği her karış sönük topraktan O anda fışkırır neşe özleri" "Biliyor musun aşk şiiri yazmaktan bıktım bir gün şöyle bir baktım yazdığım bütün şiirler öyle bir sarsılma, nedir bu bir otuz aşk şiiri daha kendimi hiç suçlamadım" "Seversin diye söylerim her şeyi, sana uygun olsun Her şeyin birbirine uygununu sen bulursun Gel ellerini ver en güzel ellerini öyle Ruhum, ateş yüreğim, kokum birlikte öyle…" "Ben bir gün giderim ki neyim kalır eksik bıraktığım her şeyim kalır yaz günü kim ister ki öldüğünü eksik bıraktığım her şeyim kalır" "Cümbür cemaat aşka abanıyoruz." "Benim her duygum biraz hüzün gibidir." "Herkes kendi uçurumunu yüreğinde taşır." "Zamansız gelme elim kolum dağınıksa sarılamam!" "Ben sevemezsem sevmek kimselerin elinden gelemez." "Gün gelir herkes sevdiğini anlar kaşla göz arasında." "Toprak, sevdiklerimizi aldığı için mi böyle güzel kokar?" "Hiç bir şey umurumda değil diyorum aşktan ve umuttan başka." "Herkes ne zaman ölür; elbet gülünün solduğu akşam!" "Eylül toparlandı gitti işte, Ekim falan da gider bu gidişle." "Yüz dilde seni seviyorum desen ne fayda. Bir dilde adam gibi sevmedikten sonra." "Biri kurbağa öper, biri yüzyıllarca uyur, biri 7 cüceyle yaşar, biri kuleye kapatılır. Bir masal prensesi olsan bile kadınlık zor." "Herkesin bir umudu vardır. Bir savaşı, bir kaybedişi, bir acısı, bir yalnızlığı, bir hüznü. Çünkü herksin bir gideni vardır, içinden uğurlayamadığı." "Her şeyden biraz kalır diyor birileri çoğulluk haklılıktır. Kavanozda biraz kahve kutuda biraz ekmek insanda biraz acı." "Başka havalar getir bana. İçinde biraz bahar olsun biraz da sen…" "Yaz yağmurları misali yıllarca, yağmış durmuşum kendi içime…" Turgut Uyar'ın Aldığı Ödüller Turgut Uyar’ın aldığı ödüller aşağıda listelenmiştir. Tütünler Islak ile 1963 Yeditepe Şiir Armağanı Lucretius'tan Evrenin Yapısı çevirisi ile 1975 Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülü Tomris Uyar'la birlikte Kayayı Delen İncir ile 1981 Behçet Necatigil Şiir Ödülü Büyük Saat ile 1984 Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü Turgut Uyar Nerelidir? Turgut Uyar, Ankaralıdır. Anne ve babasının nereli olduğu bilinmemektedir. Turgut Uyar'ın Babası Kimdir? Turgut Uyar'ın babası Hayri Bey'dir. Hayri Bey, orduda harita binbaşısı olarak görev yapmıştır. Hattatlık yapan Hayri Bey, Ankara'nın ilk Latin alfabesiyle yazılan sokak levhalarını uzun süreler çalışarak tamamlamıştır. İşinden 1931 yılında emekli olmuş ve ailesini de yanına alarak İstanbul'a taşınmıştır. Turgut Uyar Çocukluğu Nasıldır? Turgut Uyar, babasının mesleği nedeniyle çocukluğunda birçok şehirde yaşamıştır. Hüzünlü bir çocuk olan Turgut Uyar bu durumunu “Hüzünlü bir çocuktum. Nedense hep ağlamaya hazır. Ağabeyim bana sataştıkça annem Yapma oğlum, o içli bir çocuk’ derdi ona.” sözleri ile anlatmıştır. Aynı zamanda edebiyata da meraklı bir çocuk olan Turgut Uyar, ilk şiirlerini küçük yaşta kaleme almaya başlamıştır. “Daha ilkokulda vezin ve kafiyeden haberim olmadığı çağlarda manzumeler yazardım. Sonra ortaokul ve lise devresinde boyuna yazdım. Günde üç beş şiir, haftada on beş, günde bir roman yazıyordum. Ama ne şiirler, ama ne romanlar. Bazen bir romanı bitirmeden sıkılır, öbürüne başlardım. Sonra ikisini birden yazardım. Bu yüzden o güzelim romanların çoğu yarım kaldı. Roman yazarken sıkılırdım. Şiire daha başka bir tutkunluğum, sâdıklığım, saygım vardı. Bereket versin o devirlerde şimdi hayırla yad ettiğim arkadaş bana Alain Fournier’nin o güzelim Adsız Köşk’ünü verdi. Sonra bir Dostoyevski okudum da gücüm kesildi. İsteğim kalmadı roman yazmakta. Bu suretle bugünün Türk romancıları da benim rekabetimden kurtulmuş oldular. Dua etsinler Adsız Köşk’e, Netoçka Nezvanova’ya, Eugenie Grandet’ye.” , “Liseyi bitireceğim yıl, Hayyam, Nedim, Yahya Kemal, Tevfik Fikret, Hâmit ve Haşim beni kıskıvrak tutmuşlardı. Taklit ettiğimi bile bile onlara özenerek, bildiğim ve becerdiğim kadar terkipli filan gazeller mazeller yazardım. Hatta Makber’e Mezar’ adıyla bir nazire bile yazmıştım.” sözleri bu durumu kanıtlar niteliktedir. Çocukluğunda yatılı eğitim görmüş olan şair Turgut Uyar, bu nedenden dolayı da mutsuz bir çocukluk geçirmiştir. Yatılı eğitim hakkında "Asker okullarında hiç mutlu olmadım. Genellikle yatılı okullarda mutlu olan çocuk yoktur sanıyorum. Başkalarının, hatta somut başkalarının değil de, hiç kavrayamadığım bir otoritenin belirlediği ve çoğu zaman saçma bulduğumuz bir şeyler yaşamak…" sözlerini söylemiştir. Turgut Uyar Eğitim Hayatı Nasıldır? Turgut Uyar eğitim hayatına İstanbul Edirnekapı’daki Hırka-i Şerif İlkokulu’nda başlamıştır. Ortaöğrenim sürecini ise askeri yatılı öğrenci olarak Konya Askeri Okulu ve Bursa Işıklar Askeri Lisesi’nde tamamlamıştır. Bursa Işıklar Askeri Lisesi’nin ardından ise Askerî Memurlar Okulu’nda okumuştur. Buradaki eğitiminin ardından ise memur olarak orduda görev almaya başlamıştır. Turgut Uyar Nasıl Bir Yazardır? Turgut Uyar, yeni şiirin öncülerinden kabul edilen bir yazardır. "Dünyanın En Güzel Arabistanı" adlı eseri ile Türk edebiyatında yeni bir akımın temsilci ve öncüsü olmuştur. Turgut Uyar, gerçekçi ve zengin imgelere sahip olan uzun ve geniş soluklu dize ve anlatım tarzı ile öne plana çıkmıştır. Şiirleri öyküleme, iç konuşma, bilinçaltının çağrışımları ve nesir cümlesine benzeyen dizelere sahiptir. Anadolu’da askerlik yaptığı dönemde yazdığı ilk şiirlerindeki tiplemeler ise bireyin yalnızlığını, sıkıntılarını yansıtan şiirlerdir. Şair Behçet Necatigil, Turgut Uyar’ın yazarlığını “İlk dönem şiirlerinde kişisel yaşantılarının ve çevresinin izdüşümleri üzerinde durmuştur. Sonraları toplum ve törelerle çatışan bireyin yenilgisine yakılmış ağıtlar diyebileceğimiz şiirler yazdı…” sözleri ile özetlemiştir. Turgut Uyar'ın eşi Tomris Uyar ise şairin yazarlığını “Turgut Uyar’ın şiir girişimini Türkiye’de yapılmış en önemli girişimlerden biri sayıyorum. Şairane şiir yazmaya karşı olup başka bir şairanelik, başka bir şiirsellik keşfetmesine hep hayranlık duymuşumdur. Büyük bir çaba olarak görüyorum. Yerini bulup bulmadığından emin değilim ama çok taklidi var. Tavlayıcı şiir yazmaya son derece karşıydı. Şiirle savaşan, şiiri savaş malzemesi haline getiren bir şiir görüşünü, dünya görüşü içinde halletmeye çalışan bir şairdi.” sözleri ile anlatmıştır." Turgut Uyar Evlendi Mi? Turgut Uyar ilk evliliğini 1946 yılında Yezdan Şener ile yapmıştır ve bu evlilik 1966 yılına kadar sürmüştür. Bu evlilikten üç çocuğu olmuştur. İkinci evliliğini ise 1969 yılında Türk öykü yazarı ve çevirmen Tomris Uyar ile yapmıştır. Bu evlilikten de bir çocuğu olmuştur. Turgut Uyar'ın Çocukları Turgut Uyar’ın dört çocuğu vardır. Çocuklarının isimleri aşağıda listelenmiştir. Bekir Tunga Uyar Semiramis Uyar Şeyda Uyar Hayri Turgut Uyar Turgut Uyar Kaç Yaşında Vefat Etti? Turgut Uyar, 22 Ağustos 1985 yılında vefat ettiğinde 58 yaşındadır. Turgut Uyar Mezarı Nerededir? Turgut Uyar’ın mezarı, İstanbul’da bulunan Aşiyan Mezarlığı’ndadır. Turgut Uyar Hakkındaki Kitaplar İçerisinde Turgut Uyar hakkında bilgi bulunduran kitaplardan bazıları aşağıda listelenmiştir. Mehmet Kaplan, Şiir Tahlilleri 2 Cumhuriyet Devri Türk Şiiri, Dergah Yayınları İnci Enginün, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı, Dergah Yayınları Behçet Necatigil, Edebiyatımzda İsimler Sözlüğü, Yapı Kredi Yayınları
Turgut Uyar kimdir, kaç yaşında ölmüştür ve aslen nerelidir? Turgut Uyar'ın eserlerini, şiirlerini, sözlerini ve hayatı hakkındaki tüm detayları sayfamızdan sizlerle paylaşıyoruz. Turgut Uyar kimdir, aslen nerelidir? Turgut Uyar kaç yaşında ölmüştür? Türk şair Turgut Uyar'ın 33. ölüm yıldönümü kutlanıyor. Turgut Uyar'ın şiirlerini, eserlerini, sözlerini ve hayatı hakkında bilinmeyen tüm detayları sizlere aktarıyoruz. TURGUT UYAR KİMDİR, KAÇ YAŞINDA VE NERELİ?Turgut Uyar d. 4 Ağustos 1927, Ankara - ö. 22 Ağustos 1985, İstanbul, Türk şair. Babasının görevinden ötürü ilköğrenimi farklı şehirlerde okurken ortaöğrenimine maddi nedenlerden dolayı yatılı askerî okulda okuyan Uyar, 1948'de Kaynak dergisinin başlatmış olduğu bir şiir yarışmasında "Arz-ı Hal" adlı şiiriyle katılmış ve yarışmada ikinci olmuştur. Türkiyem adlı ikinci şiir kitabı 1952'de piyasaya sürülmüştür. Uyar'ın dil, tema, imge, anlatım biçimi, biçim/öz ilişkisi açısından büyük bir değişimi yansıttığı ilk İkinci Yeni kitabı olan Dünyanın En Güzel Arabistanı, 1959'da yayımlanmıştır. 1962'de Tütünler Islak'ı; 1968'de Her Pazartesi'yi; 1970'de Divan'ı; 1974'te Toplandılar'ı; 1982'de Kayayı Delen İncir'i yayımlamıştır. 1981 yılında Toplu Şiirler adıyla o güne kadar yayımladığı eserleri ilk kez; 1984'te Büyük Saat adıyla ikinci kez toplu olarak UYARI HAYATITurgut Uyar, Fatma Hanım ile Hayri Bey'in altı çocuğundan beşincisi olarak 4 Ağustos 1927'de Ankara'da dünyaya geldi. Babası orduda harita binbaşısı olarak görev yapmıştır ve Ankara'nın ilk Latin alfabesiyle yazılan sokak levhalarını geceler boyu çalışarak yazmış bir hattattır. Annesi ise ev hanımıydı. Babasının görevinden ötürü ilköğrenimi farklı şehirlerde okurken ortaöğrenimine maddi nedenlerden dolayı yatılı askerî okulda devam etmek zorunda kalmıştır. Bursa Askerî Işıklar Lisesi'nden 1946 mezun olan Uyar, bu okulda mutsuz olduğunu şu sözlerle dile getirmiştir"Asker okullarında hiç mutlu olmadım. Genellikle yatılı okullarda mutlu olan çocuk yoktur sanıyorum. Başkalarının, hatta somut başkalarının değil de, hiç kavrayamadığım bir otoritenin belirlediği ve çoğu zaman saçma bulduğumuz bir şeyler yaşamak..."Yükseköğrenimini Askerî Memurlar Okulu'nda okurken annesinin isteği üzerine 1947'de Yezdan Şener ile evlenmiştir ve bu evlilikten Semiramis, Tunga ve Şeyda adlarında toplam üç çocuğu olmuştur. Bu okuldan mezun olduktan sonra "kura" ile memur olarak Posof'a atanmıştır. Ayrıca Terme ve Ankara'da da personel subayı olarak görev yapmıştır. 1958'de bu görevden ayrılarak Türkiye Selüloz ve Kâğıt Sanayi'nin Ankara'daki şubesinde çalışmaya başlamış ve 1967'de buradan emekli olarak İstanbul'a yerleşmiştir. 1960'ların başında eşinden boşanmıştır. İstanbul'a yerleştiğinde o dönem Cemal Süreya ile ilişkisi bitme aşamasında olan Tomris Uyar ile şiir üzerine mektuplaşmaya başlamıştır. Bu mektuplaşmalar 1969'da evlilikle sonuçlanmıştır. Tomris Uyar ile evliliklerinden bir erkek çocukları Hayri Turgut Uyar oldu. 22 Ağustos 1985'te vefat UYAR'IN EDEBİ KARİYERİTurgut Uyar'ın şiire olan ilgisi kendi ifadesine göre çocukluk yıllarında başlamıştır. İlk şiir denemesini de ilkokul yıllarında yapmıştır"Güzeldir sevgilim her dakka her an / Güzeldir sözleri kaşı gözleri / Geçtiği her karış sönük topraktan / O anda fışkırır neşe özleri"Ortaokul ve lise yıllarında ise "günde üç beş şiir, haftada on beş, günde bir roman yazmıştır." Roman yazarken sıkılan Uyar, Alain-Fournier'in Fransız edebiyatının klasiklerinden sayılan Adsız Ülke'siyle Fyodor Dostoyevski romanlarını okumasıyla roman yazmayı bırakmıştır. Şiirde ise lise son sınıfta Ömer Hayyam, Nedim, Yahya Kemal Beyatlı, Tevfik Fikret, Ahmet Haşim gibi şairleri taklit etmiştir.[4] 1946'da ise dönemin güncel şairlerini okumuştur ve bu durumu "Sonra günümüzün şairlerini okudum da sevindim. Oh dünya varmış dedim." sözleriyle dile getirmiştir. 1947'de "Yâd" adlı şiiri Yedigün'de yayımlanmıştır. 1948'de Kaynak dergisinin başlatmış olduğu bir şiir yarışmasında "Arz-ı Hal" adlı şiiriyle katılmış ve yarışmada ikinci olmuştur. 1950'de Kaynak Yayınları tarafından Arz-ı Hal ve Akşam Üzeri Türküsü adıyla ilk kitabı yayımlanmıştır. İkinci kitabı olan ve Nurullah Ataç'ın önsözünü yazdığı Türkiyem ise 1952'de piyasaya Dünyanın En Güzel Arabistanı adlı şiir kitabı yayımlanmıştır. Bu kitaptaki şiirleri 1955-1958 yılları arasında Yenilik, Pazar Postası, Yeditepe, Seçilmiş Hikayeler Dergisi, Şairler Yaprağı gibi dergilerde yayımlanan şiirlerden oluşmaktadır. Kitap, Uyar'ın dil, tema, imge, anlatım biçimi, biçim/öz ilişkisi açısından büyük bir değişimi yansıttığı ilk İkinci Yeni kitabıdır. 1962'de Tütünler Islak'ı; 1968'de Her Pazartesi'yi; 1970'de Divan'ı; 1974'te Toplandılar'ı; 1982'de Kayayı Delen İncir'i yayımlamıştır. 1981 yılında Toplu Şiirler adıyla o güne kadar yayımladığı eserleri ilk kez; 1984'te Büyük Saat adıyla ikinci kez toplu olarak UYAR ESERLERİ VE ŞİİRLERİŞiir1950 Arz-ı Hal1952 Türkiyem1959 Dünyanın En Güzel Arabistanı1962 Tütünler Islak1968 Her Pazartesi1970 Divan1974 Toplandılar1982 Kayayı Delen İncirToplu şiirleri1981 Toplu Şiirler1984 Büyük SaatİncelemeBir Şiirden 1984ÖDÜLLERİ1963 Yeditepe Şiir Armağanı, Tütünler Islak ile1975 Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülü, Lucretius'tan Evrenin Yapısı çevirisi ile Tomris Uyar'la birlikte1981 Behçet Necatigil Şiir Ödülü, Kayayı Delen İncir ile1984 Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü, Büyük Saat ile Güncelleme 22/08/2018 1242
Haberler > 90. Doğum Gününde Unutulmaz Şair Turgut Uyar ve 14 Şiiri - 1559 - 1126 Ne güzel çocuklar olduk biz senin sayende. Durmadan göğe baktık. Umut ettik, hayal kurduk. Asla vazgeçmememiz gerektiğini öğrettin bize. yanımızdaki o insana sıkı sıkı sarılmamız, onun kalbini asla kırmamamız gerektiğini öğrettin. Her şey için teşekkürler Turgut Uyar.. 1. Denize Gidip Dönen Mavilerin Bire İndirgenen Üçlüğü 'yalanlı dolanlı alçak doğruca yaşanmamış birbir gözsüz kulaksız elsiz ayaksız güdük bir günbütün yitiklerim karalarım üstüste üstüste bütün karışıklığımgelip geçtiğim macera şu kadar binler yıllıkşu kadar binler yıllık karalarım karışıklığım üstüsteusul usul insan insan ölüm ölüm üstüsteşu kadar güneş şu kadar su şu kadar su yılanı şu kadar düzenben sebepliyim denizlere aylara kavgalara umursuzluğabir maviyi durup dururken birine benzetiyorumbir balığın ağzını anıyorum durup dururkenserinliyorumben üç yer tasarlamıştım üçü de sana bana uygunbiri günebakanlarda biri otuz yaşta birini sormabirini sorma gün gelir ben söylerimdaha usta olurum daha yiğit o zaman söylerimbu kırgın karanlığı bir ışıtalım ilkinyeniden şehirler kuralım şimdikilerine benzeyenbaştan başlayalım susamlara ekmeklere denizaşırılarınasevmeleregidip dönelimbelki bir yerde bir tohumda bir durumda belkibelki o ses o yudum o yumuşak döşekler yeşil yeşillerben taş çekerim yılmam çamur kararım yol döşerimbakarsın göneniriz gidip dönelimben yılmam taş çekerim çamur kararım bensenin de gürül gürül saçların var nasıl olsa.' 2. Yalağuz 'Bektaş yüce dağ başında zaten doğduğundan beri -yalağuz-du...Bir sopa, üç beş koyun, bir köpek,Bulutların içinde kendi kendine -yalağuz-du...Mintanı ile yalnızdı, çarığı ile yalnızdı,Bilinmez düşünceleri, Tanrısı ile yalnızdı...Köyde, şehirde, kasabada, dağdaBeş on kelimesi, insanların o garip haliyle;Yalnızdı Bektaş, yapayalnızdı..Bektaş mayıs böceği kadar yalnızdı,Esaretinde hürriyetinde sevdasında,Üç yaşında da yalnızdı, on beşte de, seksende de,Yağmurların altında, bulakların koşmasında, şarkısında,Tamamda da, noksanda da,Papatya gibi yalnızdı, kuşyemi gibi yalnızdı.. . . . . . .İğneden ipliğe işte Bektaş, yapayalağuzdu...' 3. Göğe Bakma Durağı İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalımŞu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarındanBebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarındanDurmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtarŞu aranıp duran korkak ellerimi tutBu evleri atla bu evleri de bunları daGöğe bakalım Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalımİnecek var deriz otobüs durur inerizBu karanlık böyle iyi afferin TanrıyaHerkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorumHırsızlar polisler açlar toklar uyusunHerkes uyusun bir seni uyutmam birde ben uyumamHerkes yokken biz oluruz biz uyumıyalımNasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklardaBeni bırak göğe bakalım Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalımTuttukca güçleniyorum kalabalık oluyorumBu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyorSeni aldım bu sunturlu yere getirdimSayısız penceren vardı bir bir kapattımBana dönesin diye bir bir kapattımŞimdi otobüs gelir biner giderizDönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güçBir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsinSeni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlatDurma kendini hatırlat Durma göğe bakalım 4. Umuttur 'Ben beni sevdikçe ey yar derdim artar daima”Çünkü beni sevsen deGüvenmezsin bana bilirimAma artan her şeyle birlikte yanlışlık da artarMesela her su gözyaşı olurHer dönem bir hazin geçişSuya boşversem yanılsamaAya baksam bir bulutSevgisizlikle birlikte yanlışlığın hükmü başlarBir düşün kaç kişiyiz bildirilerdeŞimdilik kaç paralığız hele akşam oluncaBunca sütsüzün kahrını çektik düşün kiGene de soluğumuzBir orman yangını sanılır oralarda buralardaEzildik gerçi ama horlanamadık bunu hatırlarsınMutlaka hatırlarsın bunuTut ki enver bırakır tehdidiniEthem başlarÇünkü beni sevsen de bana güvenmezsin iyi bilirimApoletim sırmasız hatta hiç yokSu içsem ağzımın kenarlarından dökerimNeyi hatırlatır benim sana uzak bir bakışım bilirimAslında mutsuz yaşayıp gidiyoruzÖlüme direnerek şimdilikŞimdilik alımlı bir başka mutluluklara özenerekAşkımız ve mutfak rafları ve uçaklar üstüne korkumuzBir yudum gelecek ve mutlu saatler üstüne korkumuzAma birlikte biliyoruz eğilecek bugünkü başlarSev beni, alış banaKimse ürkütemez bağlandığımız güzelliğin utkusunuSev beni, bir dağ gölgesi kadar sevŞimdilik bırak musluğun sızmasını damın akmasınıBir tırnak gibi büyü domuz bir tırnak gibiZorlayarak her bir yanıÇünkü biraz sonra umut başlar her günkü, başlarAslında bir alıştırmadır umutÖbürlerinin azıcık nefes diye bağışladığı-Baharı beklemeye benzer-Hain ve olmayanadır çünküUmutsuzluğu taşır yanındaOysa nasıl olsa gelecektir bahar denen tarihÖnüne durulmaz mantığıyla doğanınYeşilden olma birimSudan gelme itmeyleUmut yokturKimse yoktur umut etmemeyi önleyecekÇünkü umut kaçınılmaz gelecektirBütün gümbürtüsüyleUmut kaçınılmaz gerçektir çünküBiri Asya’da biterken sözgelişi, Şili’de öbürkü başlar ' 5. Acıyor 'Mutsuzluktan söz etmek istiyorumDikey ve yatay mutsuzluktanMükemmel mutsuzluğundan insansoyununSevgim acıyor Biz giz dolu bir şey yaşadıkOnlarda orada yaşadılarBir dağın çarpıklığınıbir sevinç sanarak En başta mutsuzluk elbetKasaba meyhanesi gibi Kahkahası gün ışığına vurup daöteden beri yansımayanYani birinin solgun bir gülden kaptığı frengiÖbürünün bir kadından aldığı veremBütün işhanlarının tarihçesisevgim acıyor Yazık sevgime diyor birisi Güzel gözlü bir çocuğun bile O kadar korunmuş bir yazı yoktuNe denmelidir bilemiyorumsevgim acıyorGemiler gene gelip gidiyorDağlar kararıp aydınlanacaklarVe o kadar Tavrım bir çok şeyi bulup coşmaktırSonbahar geldi hüzünİlkbahar geldi kara hüzünEy en akıllı kişisi dünyanınBazen yaz ortasında gündüzünsevgim acıyorKimi sevsemKim beni sevse Eylül toparlandı gitti işte Ekim filanda gider bu gidişle Tarihe gömülen koca koca atlarTarihe gömülür o kadar' 6. Geyikli Gece Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıktaHerşey naylondandı o kadarVe ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşıAma geyikli geceyi bulmadan önceHepimiz çocuklar gibi geceyi hep bilmelisinizYeşil ve yabani uzak ormanlardaGüneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdanHepimizi vakitten kurtaracakBir yandan toprağı sürdükBir yandan kayboldukGladyatörlerden ve dişlilerdenVe büyük şehirlerdenGizleyerek yahut dövüşerekGeyikli geceyi kurtardıkEvet kimsesizdik ama umudumuz vardıÜç ev görsek bir şehir sanıyordukÜç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımızaCaddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamlarıKadınların kocalarını aramasını seviyordukSonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyazBilir bilmez geyikli gece yüzünden'Geyikli gecenin arkası ağaçAyağının suya değdiği yerde bir gökyüzüÇatal boynuzlarında soğuk ay ışığı'İster istemez aşkları hatırlatırEskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuşŞimdi de var biliyorumBir seviniyorum düşündükçe bilsenizDağlarda geyikli gecelerin en güzeli...Hiçbir şey umurumda değil diyorumAşktan ve umuttan başkaBir anda üç kadeh ve üç yeni şarkıBelleğimde tüylü tüylü geyikli gece gemiler götüremezNeonlar teoriler ışıtamaz yanını yöresiniÖrneğin manastırda oturur içerdik iki kişiYa da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkekÖpüşlerimiz gitgide ısınırdıKoltuk altlarımız gitgide tatlı gelirdiGeyikli gecenin karanlığında..Aldatıldığımız önemli değildi yoksaHerkesin unuttuğunu biz hatırlamasakGümüş semaverleri ve eski şeyleriSalt yadsımak için sevmiyordukKötüydük de ondan mı diyeceksinizNe iyiydik ne kötüydükDurumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysaBaşta ve sonda ayrı olduğumuzdandı...Ama ne varsa geyikli gecede idiBir bilseniz avuçlarınız terlerdi heyecandanBir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlardaKesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarındaBüyük otellerin önünde garipsiyordukÇaresizliğimiz böylesine kolaydı işteHüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınızÖrneğin üç bardak şarap içsek kurtulurdukYahut bir adam bıçaklasakYahut sokaklara tükürsekAma en iyisi çeker giderdikGider geyikli gecede uyurduk'Geyiğin gözleri pırıl pırıl gecedeİmdat ateşleri gibi ürkek telaşlıSultan hançerleri gibi ay ışığındaBir yanında üstüste üstüste kayalarÖbür yanında benAma siz zavallısınız ben de zavallıyımDomino taşları ve soğuk ikindilerÇiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalıkGölgemiz tortop ayak ucumuzdaSevinsek de sonunu biliyoruzBorçları kefilleri bonoları unutuyorumİkramiyeler bensiz çekiliyor dünyadaDaha ilk oturumda suçsuz çıkıyorumOturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorumİyice kurulamıyorum saçlarınıBir bardak şarabı kendim için içiyorum'Halbuki geyikli gece ormandaKeskin mavi ve hışırtılıGeyikli geceye geçiyorum'Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum. 7. Sibernetik Üç kere üç dokuz ederBilirsin,Birin karesi de bilirsin.'Mutlu aşk yoktur',bilirsin...Ama baharda ya da dışarda,Sonsuz göğün altında,aşkın aşkla çarpımı,garip bir biçimde,hep sonsuzdur,karekökü de yoktur... 8. Acının Coğrafyası 'kente kapandık kaldık tutanaklarla bellisirk izlenimlerinden seçmen kütüklerindenyüzlerimiz temmuzdan ötürü sallanır ve uzarve her köşe bir tuzaktırbirer darağacıdır her meydan saatiöğle vaktini kesinlikle gösterenoysa hep güçlü dağları görmenin zamanıdırçığlığım uzun uzun kalır içimdeyani güller giyinmiş bir adam nerde ben nerderüzgâr bir dirimi dört yöne bölerken tepelerdeve gece duruşmasından yeni çıkmışkensabahın terazisi eksik tartar gölgemiartık öyle açık ki kuşkuya yer yokkim gelirse gelsin acıya hep yer vardırtutanaklarda duvar diplerinde ve bazı yerlerdeörneğin çukurova ve mekong köylerindeacıdır ağacın gölgesini yapanbunu herkes bilirkutsal acı besleyen acı sütünü emiyoruzyatıyoruz seninle terli döşeklerdesaati seninle kuruyoruz bir çalar saatisen donatıyorsun kalbimizikalbimiz çoğu zaman yeterli ve ürkekkendi çoğunluğunu kendi üreterekkente kapandık kaldık iki cadde iki alan bir saatmutsuzluk acıya varana kadarartık yeminimiz bir tatar gölgesi gibiöyle bir gölge ki belki çok dardırkısa vakitlerinde aceleci akşamınartık öyle açık ki kuşkuya yer yokacıya hep yer vardır aramızdadört cepli yeleğim aynı kolaylıkla taşır her şeyibozuk paraları da umutsuzluğu daaynı kolaylıkla tutmuş gibi olurumgüneşin yedi renk ayasınıbiliyor musun güçlü dağları görmenin zamanıdırşimdi bir bağırsan çok iyi biliyorumya da üst üste silah atsankent tepinir belki bütün kuşlar uçarbelki değil mutlakaamabir tanesi mutlaka kalır.' 9. Tomris 'senin için alışılmış şeyler söyleyemem sana yaraşmazkış gecesi amcamızdır bahar yakından kardeşimizalır başımı erzincan’a giderim seni düşünmek içindörtlükleri bozarım çünkü dağlar ne güne duruyorkıyılar ve eskimeyen her şey seni anlatmak içinbir bozuk saattir yüreğim hep sende dururne var ki ıslanır gider coskunluğum durmadandurmadandağ biraz daha benden deniz her zaman sendenhiçbir dileğimiz yok şimdilik tarihten coğrafyadankimselere benzemesin isterim seni övdüğümseni övdüğüm zamangüzel bir çingene yalnız başına dolaşmalı kırlardaseni övdüğüm zaman' 10. Çünkü herkesin bir gideni vardır 'HerkesinBir umudu vardır,Bir savaşı,Bir kaybedişi,Bir acısı,Bir yalnızlığı,Bir hüznü…Çünkü herkesin bir gideni vardır,İçinden bir türlü uğurlayamadığı…' 11. Bir Yazı Anlamak 'kışsazordur bir yazı anlamakgerçekten kurtulamadım o yaz günündenpapatya firengi ve haritalarsuskunluk uzay ve bütün öbür şeylerkim nasıl tanıyorsa beni öyleydim iştesağ tarafımda deniz solumda rüzgaraldığım son soluklakıvılcım gibiydim cıgaraydımolur olmaz şeylerive eski yalıları yakmayatanıdığım hiç kimseistemiyordu sorulmasınıgeldiği ülkeninsen sor haziranduruldumsonraları selanikli bir kadını elindenbildiğimiz rakıyı içtimo ne günler güneşlero ne şarkılardıselanik kaç paraİstanbul umurumda mıbir zamanlarbir çocuk olduğum geçti aklımdano da çocuktu bir zamanlarbir yazı anlamakzordur ve anlamlıdırbana kalırsaen saygın işidir kişininçünkü güneş ve kalın maviinsana hiçbir şey hatırlatmazöyle ki toparlar hayatın kalbinive o zamançökelir yaztutarak kendi kalbiniumutlar sarıya bırakır kendinigül uzar karanfil kokaro zaman sorarımşimdi mive bizbir yazı o zaman anlarız belki' 12. Senfoni 'Önce sesin gelir aklıma Çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm Güzel olan, dolgun başaklardaki sarışın sevinçli Sonra cumartesi günleri gelir Sonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum Bir yağmur yağsa da, beraber ıslansak. Kırk kere söyledim bir daha söylerim Savaşta ve barışta, karada ve denizde, Düşkünlükte ve esenlikte Zamanımız apayrı bize göre Yanyana olduk mu elele Aç kalsak ağlamayız biliyorum. İçim güvercinleri okşamış gibi rahat Sen yanımdayken ister istemez Geniş meydanlarda akşam üstleri Üstüste üç kere deniz, üç kere çınarlar. Sen yanımdayken ister istemez Uzak ırmakları hatırlıyorum. Arasıra düşmüyor değil aklıma Yabancı kadınların sıcaklığı Ama Allah bilir ya, ne saklıyayım Yanında ihtiyarlamak istiyorum... ' 13. Ekinoks 'yazı orada geçirdik kışa gerek kalmadısafça acemice şarkılar söylendi oyunlar oynandısözde sevinç haline getirildi yıllanmış hüzünleraşklar unutuldu ve bazılarına yeniden başlandı“insan yaşlandıkça kurtulur” demiş birisikorkudan belki yılgınlıktan ve başka bir şeylerdenoysa yaşlandıkça bulunur mavinin en iyisiakasya çürür tren hızlanır eller ufalır gibikim yitirir sözgelimi bir başkasının bulduğunuevet kim yitirir kim bulurherhangi bir akşam alacası değil ki buimdi ey kış diyorum seni de orda geçirseydikkim düşünecekti bir kumsaldasabahın tanıksız kendi kendine olduğunu“oysa” diyor birisi“sabah yeniden hatırlamadı yaşamayı”bana kalırsa “oysa” diyenlerden hep korkmaı“oysa ölüm var” da diyebilir aynı kişioysa ölüm yakın olmamalısüzgün ve uzun şeylerden de korkmalı bana kalırsauzun süren devrimlerden süzgün aşklardanve bunlara benzeyen başka şeylerdenakasya hemen çürümeli tren birden hızlanmalışimdi ey kış diyorumne kadar sürersen süryaz güzeldi ve sapsarıydıherkes doydu ve eylendi oyunlar oynandıoteller ve sokaklar da sapsarıydıkimler ne konuştu ne yitirdi ne kazandıama bir şey vardı eksilen ya da çoğalankumun altında mı denizin üstünde mi masalarda mı“dünya bir sanrıdır” diyor birisi“belki bir sancı”ne bırakmıştım orada sahimor gibi soylu bir şey mibir eziklik mi yoksaherkes ne kadar mutluydu “oysa”ne bıraktıysam o kadar kaldı orda' 14. Açlık Çoğunluktadır 'Gülü çiğdemi filan bırakSardunyayı karidesi filan bırakAcıyı ve ölümleri bırakOy pusulalarını ve seçimleri bırakEvetSeçimleri özellikle bırakÇünkü açlık çoğunluktadır Her kişinin ukala ömrüYeter sanılır çiçeklenmeyeVe dünyanın karanlığındanBir aşk bahanesiyle kurtulmayaKaçıp giden baharların anısıElden ele devredilen bir gençlik duygusuLaleler sümbüller bütün öbür boklar püşürlerHakkım var mıdır bunları söylemeye- vardırGüneş doğarken ve batarkenYazdan kışa girerken ve kıştan çıkarkenVe dağda ve kırdaHakkım vardır -Çünkü en azından dünyadanDölsüz katırlar geçerYüklü vagonlar geçerDemir yüklü şilepler geçerYelkenleri işletenleri ve tayfalarıylaVe onların karıları ve çocuklarıylaVe bilinmez sanılır geleceğiBir demiryolu makasçısınınOysa kesinlikle yazılmıştırHer sevgi kitabındaAsıl olan açlıktırÇoğunluktadır Sevişmek o yüzden gereklidirEvet açlık, yok olsun bütün inceliklerMendiliniz var mı, kabak ogratenBof strogonof mantar fileminyonGüneş görmemiş midyeMidye görmemiş güneşVe soygun halindeki otel malzemeleriVe altın arayıcılarVe istedikleri yerlerdeYüksek graviteli petrol bulanlarHem thames kıyısındaHem mekong deltasındaBir kalça fotoğrafına bunlarla birlikte bakanlarÇoğunlukta değildirAçlık çoğunluktadırArtık her şeyi yaşadıkVe birlikte düşündükVe düşündük ki her şey cehennemBir bakıştaVe cehennemBaşarılmamış bir savaştırDünyanın ortasında kullanılmamış bir suCehennem, insanın kendi ciğeriAt sırtında taşınan ölüKundağa girmeyen bebeKaranlıklarda açan çiçeklerinBir insanın ölümüne dönüşüBir insan ölümü olmayaÇünkü açlık çoğunluktadır İşte o zaman diyorum ki -Gelişin şen olsun seninHer şey esirgesin seniÇünkü açlık çoğunluktadırVe ezecektir gücüyle dünyayıİkimize bir aşk elbette yetmezTürlü şeylerin savunulduğu -Diriliğe eşitliğe tokluğaArtık ayıp olan tokluğaÇünkü açlık çoğunluktadırAçlık.' Leyla ile Mecnun - Göğe Bakma Durağı
Ahmet Turgut Uyar, 4 Ağustos 1927 tarihinde Ankara’da dünyaya geldi. Babasının görevinden ötürü ilköğrenimi farklı şehirlerde okurken ortaöğrenimine yatılı askerî okulda okuyarak devam eden Uyar, 1948'de Kaynak dergisinin başlatmış olduğu bir şiir yarışmasında "Arz-ı Hal" adlı şiiriyle katılmış ve yarışmada ikinci olmuştur. Türkiyem adlı ikinci şiir kitabı 1952'de piyasaya sürülmüştür. Uyar'ın dil, tema, imge, anlatım biçimi, biçim/öz ilişkisi açısından büyük bir değişimi yansıttığı ilk İkinci Yeni kitabı olan Dünyanın En Güzel Arabistanı, 1959'da yayımlanmıştır. 1962'de Tütünler Islak'ı; 1968'de Her Pazartesi'yi; 1970'te Divan'ı; 1974'te Toplandılar'ı; 1982'de Kayayı Delen İncir'i yayımlamıştır. 1981 yılında Toplu Şiirler adıyla o güne kadar yayımladığı eserleri ilk kez; 1984'te Büyük Saat adıyla ikinci kez toplu olarak UYAR’IN YAŞAM ÖYKÜSÜAhmet Turgut Uyar, Fatma Hanım ile Hayri Bey'in altı çocuğundan beşincisi olarak 4 Ağustos 1927'de Ankara'da dünyaya geldi. Babası orduda harita binbaşısı olarak görev yapmıştır ve Ankara'nın ilk Latin alfabesiyle yazılan sokak levhalarını geceler boyu çalışarak yazmış bir hattattır. Annesi ise ev hanımıydı. Babasının görevinden ötürü ilköğrenimi farklı şehirlerde okurken ortaöğrenimine yatılı askerî okulda devam etmiştir. Bursa Askerî Işıklar Lisesi'nden 1946 mezun olan Uyar, bu okulda mutsuz olduğunu şu sözlerle dile getirmiştir"Asker okullarında hiç mutlu olmadım. Genellikle yatılı okullarda mutlu olan çocuk yoktur sanıyorum. Başkalarının, hatta somut başkalarının değil de, hiç kavrayamadığım bir otoritenin belirlediği ve çoğu zaman saçma bulduğumuz bir şeyler yaşamak..." Yükseköğrenimini Askerî Memurlar Okulu'nda okurken annesinin isteği üzerine 1947'de Yezdan Şener ile evlenmiştir ve bu evlilikten Semiramis, Tunga ve Şeyda adlarında toplam üç çocuğu olmuştur. Bu okuldan mezun olduktan sonra "kura" ile memur olarak Posof'a atanmıştır. Daha sonra Samsun Terme Askerlik Şubesi'ne atandı, ardından Ankara'da Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Dairesi Başkanlığı'nda üsteğmen olarak görev yaptı. 1958'de bu görevden ayrılarak Türkiye Selüloz ve Kâğıt Sanayi'nin Ankara'daki şubesinde çalışmaya başlamış ve 1967'de buradan emekli olarak İstanbul'a yerleşmiştir. 1966'da ilk eşinden boşanmıştır. İstanbul'a yerleştiğinde o dönem Yezdan Şener ile evliliklerinin bitme aşamasına gelmesinin ardından Cemal Süreya ile Tomris Uyar, şiir üzerine mektuplaşmaya başlamıştır. Bu mektuplaşmalar olumlu sonuçlanmıştır. 1969'da ise Tomris Uyar ile evlenmişlerdir. Tomris Uyar ile evliliklerinden bir erkek çocukları Hayri Turgut Uyar dünyaya geldi ancak 22 Ağustos 1985'te sirozdan hayatını kaybetti. EDEBİ KİŞİLİĞİTurgut Uyar'ın şiire olan ilgisi kendi ifadesine göre çocukluk yıllarında başlamıştır. İlk şiir denemesini de ilkokul yıllarında yapmıştır "Güzeldir sevgilim her dakka her an / Güzeldir sözleri kaşı gözleri / Geçtiği her karış sönük topraktan / O anda fışkırır neşe özleri" Ortaokul ve lise yıllarında ise "Günde üç beş şiir, haftada, onbeş günde bir roman yazıyordum. Ama ne şiirler, ama ne romanlar..." diyerek kendisini ifade eden Uyar, roman yazarken sıkıldığını, Alain-Fournier'in Fransız edebiyatının klasiklerinden sayılan Adsız Ülke'siyle Fyodor Dostoyevski romanlarını okumasıyla roman yazmayı bıraktığını söylemiştir. Şiirde ise lise son sınıfta Ömer Hayyam, Nedim, Yahya Kemal Beyatlı, Tevfik Fikret, Ahmet Haşim gibi şairleri taklit etmiştir. 1946'da ise dönemin güncel şairlerini okumuştur ve bu durumu "Sonra günümüzün şairlerini okudum da sevindim. Oh dünya varmış dedim." sözleriyle dile getirmiştir. 1947'de "Yâd" adlı şiiri Yedigün'de yayımlanmıştır. 1948'de Kaynak dergisinin başlatmış olduğu bir şiir yarışmasında "Arz-ı Hal" adlı şiiriyle katılmış ve yarışmada ikinci olmuştur. 1950'de Kaynak Yayınları tarafından Arz-ı Hal ve Akşam Üzeri Türküsü adıyla ilk kitabı yayımlanmıştır. İkinci kitabı olan ve Nurullah Ataç'ın önsözünü yazdığı Türkiyem ise 1952'de piyasaya sürülmüştür. 1959'da Dünyanın En Güzel Arabistanı adlı şiir kitabı yayımlanmıştır. Bu kitaptaki şiirleri 1955-1958 yılları arasında Yenilik, Pazar Postası, Yeditepe, Seçilmiş Hikayeler Dergisi, Şairler Yaprağı gibi dergilerde yayımlanan şiirlerden oluşmaktadır. Kitap, Uyar'ın dil, tema, imge, anlatım biçimi, biçim/öz ilişkisi açısından büyük bir değişimi yansıttığı ilk İkinci Yeni kitabıdır. 1962'de Tütünler Islak'ı; 1968'de Her Pazartesi'yi; 1970'te Divan'ı; 1974'te Toplandılar'ı; 1982'de Kayayı Delen İncir'i yayımlamıştır. 1981 yılında Toplu Şiirler adıyla o güne kadar yayımladığı eserleri ilk kez; 1984'te Büyük Saat adıyla ikinci kez toplu olarak basılmıştır. ESERLERİ * 1950 Arz-ı Hal* 1952 Türkiyem* 1959 Dünyanın En Güzel Arabistanı* 1962 Tütünler Islak* 1968 Her Pazartesi* 1970 Divan* 1974 Toplandılar* 1982 Kayayı Delen İncir
En güzel Turgut Uyar şiirleri kısa sayfamızda, Turgut Uyar’ın yazdığı en ünlü aşk şiirlerini Senfoni2. Sevgim acıyor3. Göğe bakma durağı4. Sonnet5. Denge6. Ela gözlüm7. Büyük ev ablukada8. Palyaço9. Bir gün sabah10. Geyikli gece11. Gecenin şarkısı12. Çok üşümek13. Kankentleri1. SenfoniÖnce sesin gelir aklıma Çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm Güzel olan, dolgun başaklardaki sarışın sevinçli Sonra cumartesi günleri gelir Sonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum Bir yağmur yağsa da, beraber kere söyledim bir daha söylerim Savaşta ve barışta, karada ve denizde, Düşkünlükte ve esenlikte Zamanımız apayrı bize göre Yan yana olduk mu el ele Aç kalsak ağlamayız güvercinleri okşamış gibi rahat Sen yanımdayken ister istemez Geniş meydanlarda akşam üstleri Üst üste üç kere deniz, üç kere yanımdayken ister istemez Uzak ırmakları sıra düşmüyor değil aklıma Yabancı kadınların sıcaklığı Ama Allah bilir ya, ne saklıyayım Yanında ihtiyarlamak Sevgim acıyorMutsuzluktan söz etmek istiyorum Dikey ve yatay mutsuzluktan Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun Sevgim acıyorBiz giz dolu bir şey yaşadık Onlar da orada yaşadılar Bir dağın çarpıklığını Bir sevinç sanarakEn başta mutsuzluk elbet Kasaba meyhanesi gibi Kahkahası gün ışığına vurup da Ötede beride yansımayan Yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi Öbürünün bir kadından aldığı verem Bütün İşhanlarının tarihçesi Bütün söz vermelerin tarihçesi Sevgim acıyorYazık sevgime diyor birisi Güzel gözlü bir çocuğun bile O kadar korunmuş bir yazı yoktu Ne denmelidir bilemiyorum Sevgim acıyor Gemiler gene gelip gidiyor Dağlar kararıp aydınlanacaklar Ve o kadarTavrım bir şeyi bulup coşmaktır Sonbahar geldi hüzün Kış geldi kara hüzün Ey en akıllı kişisi gündüzün Sevgim acıyor Kimi sevsem Kim beni sevseEylül toparlandı gitti işte Ekim falan da gider bu gidişle Tarihe gömülen koca koca atlar Tarihe gömülür o kadar3. Göğe bakma durağıİkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar Şu aranıp duran korkak ellerimi tut Bu evleri atla bu evleri de bunları da Göğe bakalımFalanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım İnecek var deriz otobüs durur ineriz Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda Beni bırak göğe bakalımSenin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor Seni aldım bu sunturlu yere getirdim Sayısız penceren vardı bir bir kapattım Bana dönesin diye bir bir kapattım Şimdi otobüs gelir biner gideriz Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat Durma kendini SonnetÇekemezsin bir yere sineden başka. Biliyorum günler hep böyle geçecek. Ne akşamleyin komşu, ne bir akraba, Ne bir dost, oturup karşılıklı içecek..Yalnızlık sade şurda burda değil, Düşüncede, hatırada ve dilekte. Hangi taşı kaldırsan, nerde of! çeksen, Bir dudağı yerde, bir dudağı gökte..Bilmem rengi nasıldır, boyu ne kadar. Biçen her kimse yıllardır yanlış biçiyor. Bir elbise ki, alabildiğine dar..Nedir bir türlü sırrını anlamadık, Kimdir bizimle böyle şaka ediyor, Hangi cebini karıştırsan DengeSizin alınız al inandım Sizin morunuz mor inandım Tanrınız büyük amenna Şiiriniz adamakıllı şiir Dumanı da cabaBütün ağaçlarla uyuşmuşum Kalabalık ha olmuş ha olmamış Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum Ama sokaklar şöyleymiş Ağaçlar böyleymiş Ama sizin adınız ne Benim dengemi bozmayınızAşkım da değişebilir gerçeklerim de Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı Yan gelmişim diz boyu sulara Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum Hiçbirinizle dövüşemem Benim bir gizli bildiğim var Sizin alınız al inandım Morunuz mor inandım Ben tam kendime göre Ben tam dünyaya göre Ama sizin adınız ne Benim dengemi bozmayınız6. Ela gözlümİşte günlerden bir gün Ela gözlüm, Yeni bir başlangıçla bitecek ömrümüz. Amenna ve Saddakna, Bari hoşça geçse günümüz…Hangisine tasa edeceğiz, şaştık. “Ölüm derdi, kalım derdi” derken Dimyata pirince giden misali, Yolun ortasına ulaştık…Ölüm bir hatıra gibidir insanda; Kâh hatırlanır, kâh unutulur. Fakat bir gün, bir gün nihayet Gözle görülür elle tutulur…Şimdi taştan çıkardığım ekmekle, Çorba içmedeyiz sıcak sıcak. Fakat yarın kim diyebilir ki Turgut, Hatıra olmayacak?..Unutmak istiyorum zaman zaman, Ne yapsam, ne etsem olmuyor, Kabulleniyorum, Kabulleniyorum da -gelgelelim- İçim içimi yiyor…Nasıl ki, unutamaz insan Bir kez gerçekten sevdi mi… Senin anlayacağın Elagözlüm şimdiden Alıştırıyorum kendimi7. Büyük ev ablukadaEkmek vardı tereyağı vardı utanılacak bir şey yoktu bir şey daha yoktu ama kavrayamıyordum.İşte böyle olmak en iyisidir olmakların bir küçük çocuğu tuttum otobüsten indirdimİndirmiştim yok olan önemli bir şeydi Allah cc kahretsin.Tüm kavgasız tüm duruk tüm başıboş, üç sayı kötü bir sayı iyi şiir dinledim, çıkıp okudular durup dinledim. Bitmeseydi daha dinlerdim kötü mötü. Saat kaç diye sordular birisi beş yani dedi.Ha kavgada ha aşkta bu gök bomboş ha kavgada ha aşktaGöğe baktım yerli yerinde, haydutlar dalavereciler yerli yerinde vurguncular hayınlar vurdumduymazlar öyle. İyi dedim içim rahatladı düzen bozulmamış dedim sevindim, tenhaca bir bölgede şehre girdim.Ben herkese varım başka türlü olmuyor inanmayın.Bakın bu şehri ben kurdum ben büyüttüm ama sevemedim. Ekmek vardı tereyağı vardı söylemiştim önemlidir, utanılacak bir şey yoktu, kime anlatmalıyım.Ben sevemezsem sevmek kimselerin elinden gelemez. Bizi tutkulara çağırdı otobüse, sosise, buzdolabına, telefona, sinemalara, radyolara, bir sürü kancık sevdalara, sürü sürü mutsuz alışkanlıklara, yalana dolana, itliklere, keten elbiselere.Sonra karısı öldü o çocuğun yalnızdı güçsüzdü herkesler gibiydi, kirlendi kötülendi sarhoşladı pis karılara dadandı. Anladık onu ölenden başkası kurtaramaz, ölen de kurtarmamıştı.Bak ben seni nereden kurtaracağım şaşacaksın. Şimdi bu taşları biz çektik değil mi ocaklardan bu asfaltı biz döktük biz onardık değil mi? Bu yapıları on iki kat yapmak bizim aklımızdı, biz kurduk istersek umursamayız ya.Abluka burada başlıyor çünkü.Ekmek yiyelim tereyağı yiyelim çocuk büyütelim, sen beraber yatacağımız yatakları hazırla, sen onu yap yeter bak PalyaçoKaç kişiyi öldürdüm düşlerimde kaç kilo çekerdi yalnızlık kaç kere ezildim altında yaz yağmurlarınınbelki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimizeKim sevmezdi çiçekleri filan ”ben sevmezdim” dedim, “yalan” dediBunu palyaço söyledi, palyaço söyledi ben yazdım yazdım, yazmasam ağlayacaktımHerkes ağlarmış biraz, ben de ağladım sırf bu yüzden mi ağladım alçaklık gibi bir şey oldu bu birazBiraz birazdım her şeyden dün biraz sinirlenmiştim mesela yarın bir kadını seveceğim biraz biraz biraz kör oldum bügünlerdeAma rakı kadehlerini boşaltmayın eksilmesin hiçbir şey hiçbir şeyden dahi olsa kalsın birazUmursamıyorum yılgınlığımı filan çünkü sessizce yaşanmalı her şey bir devrim sesszce olmalı mesela ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonunBir palyaço neden yalan söylesin ki ben palyaço olsaydım söylemezdim marangoz olsaydım da söylemezdim ben insan olsaydım yalan söylemezdim!Hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını kaç kilo çeker ki bir palyaço hem neden yüzüme vuruyorsunuz bir çirkin ördek yavrusu olduğumuGocunmam ki ben, ben gocunmam bir palyaço ne kara gocunmazsa o kadar, o kadar gocunmam işteRakı doldurun! eksilmesinBitmedi, yazacağım daha yazmazsam ağlayacağım çünkü alçakça olacak birazHem biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik her sokakta biraz daha eksilirdik bilirdim, geceleri puslu puslu olurdu bazen bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu ”duyamadım”, derdim, “tekrar et!” sessizliğe bürünürdü o vakit her şey sokaklar daha bir puslu palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu ve ben daha bir alçak olurdum ağlardım birazHem sen kimsin, çekiştirme diyorum hatta kuyruğuma basma diyorum acıyor, tırmalarım,- diyorumkahrol, kahrol! diyorumGeçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda korktum birden, kusacak gibi oldum ”olur öyle” dedi palyaço, ”herkes alçaktır biraz” ”otur ulan!” dedim, bağırdım ona ben bazen bağırırım biraz”Rakı doldur!” dedim, “eksilmesin!” ben bazen eksilirim biraz aslında hepimiz eksilirmişiz biraz bunu sonradan öğrendimBen aslında her şeyi sonradan öğrendim herkes herkesi sonradan öğrenirmiş bunu da sonradan öğrendimÖrneğin;Geçen gün bir kadınla seviştim biraz değil çok seviştimYa işte öyle palyaço diyorum ki, bunu da yeni öğrendim sevişmek de eksilmekmiş birazKim sevmezdi ki kuş ötüşlerini filan ”ben sevmezdim” dedim, “yalan” dediBunu palyaço söyledi palyaço söyledi, ben yazdım yazmasam, alçak olacaktım hem ben roman da yazdım birazBazen diyorum ki, palyaço, sen olmasan ben ne yaparım alçakça eksilirim belki biraz her yağmur yağışında yerindi dibine girerim hiçbir kadının kasıklarını öpemem belki ya da unuturum sonradan öğrendiklerimiBiraz biraz anlıyorum ki, yüzler eller, o terli vücutlar filan her şey plastikmiş birazHaydi sirtaki yapalım palyaço rakı doldur, yine eksildik Bir gün sabahBir gün sabah vakti kapıyı çalsam, Uykudan uyandırsam seni Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç\’ten. Vapur düdükleri ötmededir. Etraf alacakaranlık, Köprü açıktır henüz. Bir gün sabah sabah kapıyı çalsam…Yolculuğum uzun sürmüş oldukça Gece demir köprülerden geçmiştir tren. Dağ başında beş on haneli köyler, Telgraf direkleri yollar boyunca Koşuşup durmuş bizle söylemişim pencereden, Uyanıp uyanıp yine dalmışım. Biletim üçüncü mevki, Fakirlik hali. Lületaşından gerdanlığa gücüm yetmemiş, Sana Sapanca’dan bir sepet elma almışım..Ver elini Haydarpaşa demişiz, Vapur rıhtımdadır pırıl pırıl, Hava hafiften soğuk, Deniz katran ve balık kokulu Köprüden kayıkla geçmişim karşıya, Bir nefeste çıkmışım bizim yokuşu…Bir gün sabah sabah kapıyı vursam, -Kim o? dersin uykulu sesinle içerden. Saçların dağınıktır, mahmursundur. Kim bilir ne güzel görünürsün sevgilim, Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam, Uykudan uyandırsam seni, Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç’ten. Fabrika düdükleri Geyikli geceHalbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta Her şey naylondandı o kadar Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı. Ama geyikli geceyi bulmadan önce Hepimiz çocuklar gibi korkuyordukGeyikli geceyi hep bilmelisiniz Yeşil ve yabani uzak ormanlarda Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan Hepimizi vakitten kurtaracak Bir yandan, toprağı sürdük Bir yandan kaybolduk Gladyatörlerden ve dişlilerden Ve büyük şehirlerden Gizleyerek yahut döğüşerek Geyikli geceyi kurtardıkEvet kimsesizdik ama umudumuz vardı Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz Bilir bilmez geyikli gece yüzündenGeyikli gecenin arkası ağaç Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü Çatal boynuzlarında soğuk ay ışığıİster istemez aşkları hatırlatır Eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş Şimdi de var biliyorum Bir seviniyorum düşündükçe bilseniz Dağlarda geyikli gecelerin en güzeliHiçbir şey umurumda değil diyorum Aşktan ve umuttan başka Bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı Belleğimde tüylü tüylü geyikli gece gemiler götüremez Neonlar ve teoriler ışıtamaz yanını yöresini Örneğin Manastırda oturur içerdik iki kişi Ya da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkek Öpüşlerimiz gitgide ısınırdı Koltukaltlarımız gitgide tatlı gelirdi Geyikli gecenin karanlığındaAldatıldığımız önemli değildi yoksa Herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak Gümüş semaverleri ve eski şeyleri Salt yadsımak için sevmiyorduk Kötüydük de ondan mı diyeceksiniz Ne iyiydik ne kötüydük Durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa Başta ve sonda ayrı olduğumuzdandıAma ne varsa geyikli gecede idi Bir bilseniz avuçlarımız terlerdi heyecandan Bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda Kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında Büyük otellerin önünde garipsiyorduk Çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız Örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk Yahut bir adam bıçaklasak Yahut sokaklara tükürsek Ama en iyisi çeker giderdik Gider geyikli gecede uyurdukGeyiğin gözleri pırıl pırıl gecede İmdat ateşleri gibi ürkek telaşlı Sultan hançerleri gibi ay ışığında Bir yanında üst üste üst üste kayalar Öbür yanında benAma siz zavallısınız ben de zavallıyım Eskimiş şeylerle avunamıyoruz Domino taşları ve soğuk ikindiler Çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık Gölgemiz tortop ayakucumuzda Sevinsek de sonunu biliyoruz Borçları kefilleri ve bonoları unutuyorum İkramiyeler bensiz çekiliyor dünyada Daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum Oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum İyice kurulamıyorum saçlarını Bir bardak şarabı kendim için içiyorumHalbuki geyikli gece ormanda Keskin mavi ve hışırtılı Geyikli geceye geçiyorumUzanıp kendi yanaklarımdan Gecenin şarkısıGecenin şarkısı markısı kimindir? Hangi şarkısı üstelik Gecenin şarkısı senin olsun ben istemem Üstelik o şarkı herkesindir Çünkü bulutlar konuşur Kuşlar uyur Ses uyanır Şimdi kimindir gecenin şarkısıKimi hüzzamdan bir şarkı besteler uykusunda Otlar büyür Ocaklara girilir madenlerde Ne düşler görür insan kim bilir Gece Çok üşümekBir kalır uzun resimlerde anısı sakallarımızın Urban içinde üşüyüp üşüyüp kaldığımızınBir Kalır yanık yağlar kokusu şehirlerde Uzun nehirlere binip uzaklaşmadıkçaBir Kalır yabancı yataklarda o oteller Meydanlar heykeller sizin olmadığınız o her yerO çok yalınç gerçekli gelip gitmelerBir kalır uzun duvarlar ve onların dipleri Bir kalır yılgın adamların hep “Evet” dedikleriÇok üşürdük hep üşürdük üşümekti bütün yaşadığımız Üşürdü ellerimiz aşkımız sonsuz uzun sakallarımızTükenir dağınık diriliği kaşıntımızın bir gün Bir kalır uzun kitaplarda anısı çok KankentleriKan akıyor penceresi karanlık evlerden Ölü kadınların üstüne tuğlaların üstüne Denizse aydınlık ve incili mavili taşrada Kana doğru ürkek en güzel yaban balıklar Bu kandır akıttığımız sıkıntılı pazarlarda Üst üste yer gökyüzüne içki şişelerineKan içinde elleri ve öbür parmakları Boşnak değil çocuklar dondurmacılarda Mezarlı Eyüplerde ve deniz kenarlarında Sarışın kafaları ama analı babalı Kan akıyor ahşap yapılardan sokaklara sokaklara Mavi ülkeleri tatsız kısa pantolonlardaKan akıyor oluklardan öyle kan Boyanır batmış gemiler perşembesi Bir tesbih bir zımba bir yazı makinesi Çektikçe böyle katil kralları.
turgut uyar büyük saat sözleri