2007_02_10 ] Bakara Suresinin 26. Ayet'in Tefsiri Fâsıklık [ 2007_02_10 ] - Bakara Suresinin 26. Ayet 'in Tefsiri Fâsıklık.[ 2006_11_18 ] - Bakara Sure Bakara33. Allah: "Ey Adem, onları meleklere isimleriyle haber ver" dedi. Adem'de, meleklere isimleriyle haber verince de Allah: "Ben si­ze demedim mî, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ben bilirim. Gizle­diğinizi de, açığa vurduğunuzu da ben bilirim" dedi. Allah (c.c.) Adem'in üstünlüğünü ortaya koyarken ona öğrettiği AyetinMeali ve Tefsiri & İbn Kesir. 26 Haziran 2021 10:00. Bakara Süresi 172. Ayet Meali: Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin, eğer siz yalnız Allah’a kulluk ediyorsanız, O’na şükredin. Bakara Süresi 173. Ayet Meali: Allah size ancak leşi, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına 2Bakara Suresi 4.Ayet Medine: وَالَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ وَبِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ-4: Vellezine yü´minune bi ma ünzile ileyke ve ma ünzile min kablik* ve bil ahırati hüm yukınun BAKARA2:205 - Senden ayrılınca1, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ürünü ve nesli yok etmeye çalışır. Allah ise bozgunculuğu sevmez. 1- Bu sözcük, deyim olarak “eline fırsat geçince” anlamına gelmektedir. Senden ayrılınca1, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, AnaSayfa Kur'an Tefsiri. 2. Bakara. İçerikler . 1. DERS: (Bakara Suresi, 1 - 7) Mü’minler ve Kâfirler; 2. DERS: (Bakara Suresi, 8 - 20) Münafıklar 26. DERS (Bakara Suresi, 221 - 225) Evlilik Meseleleri; 27. DERS (Bakara Suresi, 226 - 242) Boşanma Meseleleri 29. DERS (Bakara Suresi, 253 - 257) Ayetel Kürsî 116q. Hüseyin Hilmi Işık Hakîkat Kitâbevi Sevgili Peygamberim Çocuk Pınarı Dinimiz İslam Türkiye Takvimi insan seveceği kimseyi iyi seçmeli, ona göre sevmeli kim olduğun değil, kiminle olduğun önemlidir Ana Sayfa Makaleler Videolar İmsakiyeler Altın Halka Altın Halka 1 1 Ebû Bekr-i Sıddîk ”radıyallahü anh” 2 Selmân-ı Fârisî “radıyallahü anh“ 3 Kâsım bin Muhammed “kuddise sirruh” 4 Câfer-i Sâdık “rahmetullahi aleyh” 5 Bâyezîd-i Bistâmî “kuddise sirruh” 6 Ebül-Hasen-i Harkânî “kuddise sirruh” 7 Ebû Ali Fârmedî “rahmetullahi aleyh” 8 Yûsuf-i Hemedânî “rahmetullahi aleyh” 9 Abdülhâlık Goncdüvânî “rahmetullahi aleyh” Altın Halka 2 10 Ârif-i Rîvegerî “rahmetullahi aleyh” 11 Mahmûd İncirfagnevî “rahmetullahi aleyh” 12 Alî Râmitenî “rahmetullahi aleyh” 13 Muhammed Bâbâ Semmâsî “rahmetullahi aleyh” 14 Seyyid Emîr Gilâl “rahmetullahi aleyh” 15 Şâh-ı Nakşibend Behaeddîn-i Buhârî “rahmetullahi aleyh” 16 Alâüddîn-i Attâr “rahmetullahi aleyh” 17 Ya’kûb-i Çerhî “rahmetullahi aleyh” 18 Ubeydüllah-i Ahrâr “rahmetullahi aleyh” Altın Halka 3 19 Kâdî Muhammed Zâhid “rahmetullahi aleyh” 20 Dervîş Muhammed “rahmetullahi aleyh” 21 Hâcegî Muhammed İmkenegî “rahmetullahi aleyh” 22 Muhammed Bâkî-Billah “rahmetullahi aleyh” 23 İmâm-ı Rabbânî “rahmetullahi aleyh” 24 Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî “rahmetullahi aleyh” 25 Seyfeddîn-i Fârûkî “rahmetullahi aleyh” 26 Seyyid Nûr Muhammed Bedâyûnî “rahmetullahi aleyh” 27 Mazher-i Cân-ı Cânân “rahmetullahi aleyh” Altın Halka 4 28 Abdüllah-i Dehlevî “rahmetullahi aleyh” hazretleri 29 Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî “rahmetullahi aleyh” 30 Abdüllah-i Şemdînî “rahmetullahi aleyh” 31 Tâhâ-i Hakkârî “rahmetullahi aleyh” 32 Seyyid Sâlih “rahmetullahi aleyh” 33 Sıbgatullah-i Hizani “rahmetullahi aleyh” 34 Seyyid Fehim-i Arvâsî “rahmetullahi aleyh” 35 Seyyid Abdülhakîm Arvâsî “rahmetullahi aleyh” 36 Hüseyin Hilmi Işık Efendi “Rahmetullahi Aleyh” Hakkımızda HUZUR PINARI İSLÂMİYET MENKÎBELERLE ÖĞRENİLİR ÖNEMLİ AÇIKLAMA TENKİTLER İLMİ OLMALI İHTİYATA RİAYET ETMEK İletişim & Dini Sual Ana Sayfa » Bakara Suresi Tefsiri 265-266. Ayet-i Kerimeler İlginizi Çekebilecek Diğer Makaleler Yorum Yapın Hüseyin Hilmi Işık Hakîkat Kitâbevi Sevgili Peygamberim Çocuk Pınarı Dinimiz İslam Türkiye Takvimi insan seveceği kimseyi iyi seçmeli, ona göre sevmeli kim olduğun değil, kiminle olduğun önemlidir Ana Sayfa Makaleler Videolar İmsakiyeler Altın Halka Altın Halka 1 1 Ebû Bekr-i Sıddîk ”radıyallahü anh” 2 Selmân-ı Fârisî “radıyallahü anh“ 3 Kâsım bin Muhammed “kuddise sirruh” 4 Câfer-i Sâdık “rahmetullahi aleyh” 5 Bâyezîd-i Bistâmî “kuddise sirruh” 6 Ebül-Hasen-i Harkânî “kuddise sirruh” 7 Ebû Ali Fârmedî “rahmetullahi aleyh” 8 Yûsuf-i Hemedânî “rahmetullahi aleyh” 9 Abdülhâlık Goncdüvânî “rahmetullahi aleyh” Altın Halka 2 10 Ârif-i Rîvegerî “rahmetullahi aleyh” 11 Mahmûd İncirfagnevî “rahmetullahi aleyh” 12 Alî Râmitenî “rahmetullahi aleyh” 13 Muhammed Bâbâ Semmâsî “rahmetullahi aleyh” 14 Seyyid Emîr Gilâl “rahmetullahi aleyh” 15 Şâh-ı Nakşibend Behaeddîn-i Buhârî “rahmetullahi aleyh” 16 Alâüddîn-i Attâr “rahmetullahi aleyh” 17 Ya’kûb-i Çerhî “rahmetullahi aleyh” 18 Ubeydüllah-i Ahrâr “rahmetullahi aleyh” Altın Halka 3 19 Kâdî Muhammed Zâhid “rahmetullahi aleyh” 20 Dervîş Muhammed “rahmetullahi aleyh” 21 Hâcegî Muhammed İmkenegî “rahmetullahi aleyh” 22 Muhammed Bâkî-Billah “rahmetullahi aleyh” 23 İmâm-ı Rabbânî “rahmetullahi aleyh” 24 Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî “rahmetullahi aleyh” 25 Seyfeddîn-i Fârûkî “rahmetullahi aleyh” 26 Seyyid Nûr Muhammed Bedâyûnî “rahmetullahi aleyh” 27 Mazher-i Cân-ı Cânân “rahmetullahi aleyh” Altın Halka 4 28 Abdüllah-i Dehlevî “rahmetullahi aleyh” hazretleri 29 Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî “rahmetullahi aleyh” 30 Abdüllah-i Şemdînî “rahmetullahi aleyh” 31 Tâhâ-i Hakkârî “rahmetullahi aleyh” 32 Seyyid Sâlih “rahmetullahi aleyh” 33 Sıbgatullah-i Hizani “rahmetullahi aleyh” 34 Seyyid Fehim-i Arvâsî “rahmetullahi aleyh” 35 Seyyid Abdülhakîm Arvâsî “rahmetullahi aleyh” 36 Hüseyin Hilmi Işık Efendi “Rahmetullahi Aleyh” Hakkımızda HUZUR PINARI İSLÂMİYET MENKÎBELERLE ÖĞRENİLİR ÖNEMLİ AÇIKLAMA TENKİTLER İLMİ OLMALI İHTİYATA RİAYET ETMEK İletişim & Dini Sual Ana Sayfa » Bakara Suresi Tefsiri 261-26. Ayet-i Kerimeler İlginizi Çekebilecek Diğer Makaleler Yorum Yapın اِنَّ اللّٰهَ لَا يَسْتَحْـي۪ٓ اَنْ يَضْرِبَ مَثَلاً مَا بَعُوضَةً فَمَا فَوْقَهَاۜ فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فَيَعْلَمُونَ اَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْۚ وَاَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَيَقُولُونَ مَاذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلاًۢ يُضِلُّ بِه۪ كَث۪يراً وَيَهْد۪ي بِه۪ كَث۪يراًۜ وَمَا يُضِلُّ بِه۪ٓ اِلَّا الْفَاسِق۪ينَۙ ﴿٢٦﴾٠ 26. Allah bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez. İman edenler onun, Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler. Küfre saplananlar ise, “Allah örnek olarak bununla neyi kastetmiştir?” derler. Allah onunla bir çoklarını saptırır, bir çoklarını da doğru yola iletir. Onunla ancak fasıkları saptırır. TEFSİR Temsil, teşbih, örnekleme edebî sanatlardan olup hem sözün güzelleşmesini hem de anlamanın kolaylaşmasını sağlar. Sonsuz merhamet ve lutuf sahibi olan Allah, kitabını kullarının zevkle okumaları ve kolay anlamaları için gerektiğinde bu sanatları da kullanmıştır. İnkârcıların yağmur, bulut, örümcek gibi örnekleri ileri sürerek “Allah böyle şeyleri örnek vermez” demeleri üzerine, “Gerektiğinde sivrisineği, hatta daha küçük ve önemsiz şeyleri bile örnek verir” denilerek bu düşünce reddedilmiştir. Allah Teâlâ’nın kullarına, gerçekleri görmeleri ve bilmeleri için verdiği alet ve araçlara, gönderdiği kitaplara ve peygamberlere rağmen inkârcılar, düşünme ve irade denilen yeteneklerini inkâr yönünde işletmiş, onu tercih etmişler, ilâhî irşad ve yardımdan yararlanmamışlardır. Aynı irşadlar ve bilgi araçları bir kısım insanların imanı tercih etmelerine yardımcı olurken bir kısım insanların da sapmalarına vesile olmuştur. İman veya inkâr, hidayet veya sapma, hayır veya şerden birini seçen insandır, insanın seçtiğini yaratan ise tek yaratıcı olan Allah’tır. Doğru yolu bulma veya sapma, seçim ve tercih yönünden kula insana, yaratma yönünden ise Allah’a aittir. Fiil fâile özne böyle bağlanır ve “… saptı, saptırdı, hidayete erdi, hidayete erdirdi” denir. Allah’ın hidayet ve yardımının, fıtratı bozulmamış insanı doğru yola ileteceği, hidayete erdireceği; sapanların ise kendi iradeleriyle Allah emrine karşı geldikleri, irşadına sırt çevirdikleri, nefislerine uydukları için saptıkları âyette açıkça anlatılmıştır “… onunla ancak emrine karşı gelenleri saptırır.” Meâlde “emrine karşı gelen” şeklinde çevrilen fâsık sözlükte belirli bir sınırı aşan, onun dışına çıkan” anlamına gelir. Dinî bir terim olarak “haktan sapan, Allah’ın emirlerine karşı gelen kişi” demektir Râgıb elİsfahânî, el-Müfredât, “fsk” md.. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri; Cilt 1, Sayfa 93 Bunlar da ilginizi çekebilir Bakara Suresi 266. ayeti ne anlatıyor? Bakara Suresi 266. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...Bakara Suresi 266. Ayetinin Arapçasıاَيَوَدُّ اَحَدُكُمْ اَنْ تَكُونَ لَهُ جَنَّةٌ مِنْ نَخ۪يلٍ وَاَعْنَابٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۙ لَهُ ف۪يهَا مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِۙ وَاَصَابَهُ الْكِبَرُ وَلَهُ ذُرِّيَّةٌ ضُعَفَٓاءُۖ فَاَصَابَهَٓا اِعْصَارٌ ف۪يهِ نَارٌ فَاحْتَرَقَتْۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمُ الْاٰيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَتَفَكَّرُونَ۟ Bakara Suresi 266. Ayetinin Meali AnlamıHiç biriniz ister mi ki, ağaçlarının arasından ırmaklar akan, içinde her çeşit mahsul bulunan, hurma ve üzümlerle dolu bir bahçesi olsun; sonra kendisine tam ihtiyarlığın gelip çattığı, bakıma muhtaç çocuklarının da bulunduğu bir sırada âniden ateşli bir kasırga gelip o bahçeyi yakıp kül etsin? Elbette istemez. İşte Allah, düşünesiniz diye size âyetleri böyle Suresi 266. Ayetinin TefsiriBu örnekte bir adamdan bahsedilir. Bu adamın hurma ve üzüm bağlarından oluşan bahçesi vardır. Bu, altından ırmaklar akan, ağaçlarının arasından sular çağlayan son derece güzel, mükemmel ve muhteşem bir bahçedir. Mevsim hasat mevsimi olup ağaçlar, bağlar meyveye durmuştur. O bahçede de her türlü meyve ve sebze mevcuttur, olmayan bir şey yoktur. Her taraf refah, sevinç ve neşe dolu; her yanda ruhâniyet, parlaklık ve güzellik kendini göstermektedir. Fakat ne yazık ki durum böyle devam etmiyor; iş tersine dönmeye başlıyor. Önce adam ihtiyarlıyor, son derece ihtiyaç sahibi olduğu halde çalışıp çabalayamayacak kadar aciz bir duruma düşüyor. Aynı zamanda onun elleri ermez, güçleri yetmez, zayıf, zavallı ve aciz yavruları da vardır. Onların bakımları ve geçimleri de kendisine düşmektedir. Dolayısıyla o, son derece sıkıntılı, muhtaç ve perişan bir durumdadır. Vaziyet bu noktada iken adamın o güzelim bahçesine ateşli bir kasırga isabet ediyor ve onu bir lahzada yakıp mahvediyor. Bu adamın yerinde olmayı kim ister? Bu durum karşısında adamın kalbindeki keder ve sıkıntının ne kadar büyük olacağını düşünmek gerekir. Bu bela ve sıkıntı, evvela şu güzelim bahçenin ve içindeki ürünlerin bir daha geri gelmeyecek şekilde heder olmasıyla ortaya çıkar. Ayrıca o kimse, çalışamayacak kadar aciz olup, başkalarının kendisine yardım etmelerinden ümitsiz oluşunun yanı sıra ihtiyaç içinde kalmıştır. Bir de başka insanların, yani çoluk çocuğunun, onun bakımına muhtaç bir durumda bulunmaları ve ondan yiyecek içecek istemeleri gibi sebeplerle ihtiyacı, dolayısıyla da sıkıntısı daha da burada bahsedilen adan gibi, malını Allah rızâsı için veren kimse, âhiretteki cenneti ümit etmesi bakımından, bütün ihtiyaçlarını karşılama hususunda tek dayanağı o bahçe olan adam gibidir. Fakat bu kimse, yaptığı iyiliğin peşinden başa kakıp fakiri incittiği zaman, bu durum, o bahçeyi yakıp kavuran kasırga gibi olur. Aslında iyilik olmayıp zâhiren iyilik gibi gözüken bu infâkı da pişmanlık, şaşkınlık ve keder takip eder. Bu kimse o iyiliğin sevabına son derece muhtaç olduğu kıyamet gününde ondan hiçbir fayda göremez. Böylece, üzüntü ve kederlerin en büyüğü ve ah vah etmelerin en şiddetlisi içinde kalır. Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, VII, 58Hasılı iman ile yapılan iyiliklerin mükâfatı böyle cennetler; bunların Allah için yapılmasına engel olan imansızlık, riya, minnet ve eza gibi kötülükler de o ateşli kasırga gibidir. Bu kasırga, yapılan iyilikleri yakar ve en muhtaç bir durumdayken onlardan istifade imkânını tamamen ortadan kaldırır. Bu bakımdan doğru tercihte bulunup çabuk davranmalı; meyveli, verimli, gölgelerle dolu bahçeye ateşle dolu kasırga gelip onu helak etmeden dikkatli yolunda yapılan harcamalarda gözetilmesi gereken diğer âdâb hususunda ilâhî uyarılar şöyle devam ediyorBakara Suresi tefsiri için tıklayınız...Kaynak Ömer Çelik TefsiriBakara Suresi 266. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız... İslam ve İhsan Bakara Süresi 102 Ayet Meali Tuttular Süleyman mülküne dair Şeytanların uydurup takip ettikleri şeylerin ardına düştüler, halbuki Süleyman küfretmedi ve lakin o şeytanlar küfrettiler, nasa sihir talim ediyorlar ve Babilde Harut Marut iki melek üzerine indirilen şeyleri öğretiyorlardı, halbuki o ikisi “biz ancak bir imtihan için gönderildik sakın sihir yapmayı tecviz edib de kafir olma” demedikçe bir kimseye öğretmezlerdi, işte bunlardan kişi ile zevcesinin arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı, fakat Allah’ın izni olmadıkça bununla kimseye zarar verebilir değillerdi, kendilerine zarar verecek, menfaati olmayacak bir şey öğreniyorlardı, kasem olsun onu her kim satın alsa her halde onun Ahirette bir nasibi yok, bunu muhakkak bilmişlerdi amma canlarını sattıkları o şey ne çirkin bir şeydi onu bilselerdi .Bakara Süresi 102 Ayetin Tefsiri Esası lûgatta sihir, ne olursa olsun sebebi hafi olan ince şey demektir. Nitekim gadaye de inceliğinden dolayı feth ile seher ıtlak olunur. Bunun ise alelıtlak küfr olmayacağı bedihîdir fakat örfi şeri’de sihir, sebebi hafi olmakla hakikatin hilafına tahayyül olunan yaldızcılık, şarlatanlık hudakarlık yolunda cereyan eden her hangi bir şey demektir. Ve alelıtlak söylendiği zaman mezmum olur. Çünkü bunda esrarengiz bir surette hakkı batıl, batılı hak, hakikati hayal, hayali hakikat diye göstermek Razi tefsirinde sekiz kısma kadar saymıştır, bazı izah ile hulâsasıGildani sihri ki kuvayı Semaviye ile kuvayı Ardıyenin mezci tarikile husule getirildiği söylenen ve tılsım namı verilen şeylerdir. Gildanîler kadim bir kavm olup yıldızlara taparlar ve bunların müdebbiri alem olduğuna ve hayr-ü şerrin, saadet-ü nühusetin bunlardan sudur ettiğine zahib olurlardı. Bunların tılsım namı verilen bazı acaib şeyler yaptıkları bunların akidelerini ibtal için ba’s buyurulmuştu ki başlıca üç fırka idilir, bir kısmı eflâk-ü nücumun kıdemine ve lizatiha vacibülvücud olduğuna kail idiler ki bunlar bilhassa, Sabie namile ma’rufturlar, zamanımız tabirince kıdemi âleme kail bir nevi tabiiyun demektir; ve anlaşıldığına göre nücum ve tabiiyatta hayli ileri gitmişler ve sınaî bazı garaibat ihdas bir kısmı eflâkin ulûhiyetine kail olarak her birine heykeller yapmışlar ve bunlara hizmet-ü ibadet etmişlerdir. Üçüncü bir kısmı da eflâk-ü kevakibin fevkında faili muhtar bir halik isbat ederler, lâkin halkın onlara bu âlemde nafiz bir kuvvei âliye bahş etmiş ve tedbiri âlemi onlara tefvız eylemiş bulunduğuna kail idilir ki bu da ekseri tabiiyun mezhebine müşabihtir. Fikrimizce bu sihirde tabiiyat ile ruhiyatın eski zamanlarda keşf edilmiş memzuc bazı havassı garibesi tatbik edilmiş olduğu evhamın ve nüfusi kaviyenin sihirleridir. Bunlar öyle tevehhüm ederler ki insanın ruhu terbiye ve tasfiye ile kuvvet ve te’sirini arttırır. Gizli kapalı şeyleri görebilecek derecede hiss-ü idraki ziyadelenir, kendi haricinde icrayı te’sir edecek kadar da iradesi şiddet bulur. O zaman istediği bir çok şeyleri yapar, eşyada, hayvanatta, insanlarda kendi bedeni gibi tasarruf eder. Hattâ o dereceye varır ki bir irade ile binye ve eşkâli değiştirebilir, ihya ve imate, icad ve i’dam terbiyei bedeniye gibi terbiyei ruhiyenin de bir çok ahkâm-ü fevaidi inkâr olunamaz, lâkin bu dereceleri bizzat bir bahşayişi ilâhî olabilirse de bunu kesb-ü san’at ile kabili husul farz etmek evhamdır, bir takım kimseler, riyazat, havas, rukye, tecerrüd vesaire gibi bazı tariklere müracaat ederek İlmi ruhun bazı hâdisatı garibesile uğraşırlar ki manyatizme, hipnotizme, fakirizm vesaire bu cümledendir. Ve sihrin en muğfil ve en tehlükeli kısmı da Ardıyeden istiane tarikile sihirdir ki azaim veya cincilik dedikleri budur. Mu’tezile ve müteahhirini felâsifeden ba’zıları Cinleri inkâr etmişlerse de bunlar kısa görüşlü ve inkârda sür’atli kimselerdir. Kâinatta ruhanî, cismanî gizli kuvvet kalmamış, hepsi keşf-ü tahdid edilmiş gibi Cinnin aslı yoktur» diye inkârı bastırmak ilmî bir hareket olamaz, bir takımlarına bilmediğimiz, hafi, mestur nice kuvayı tabiiye vardır» Deseniz, evet demekte tereddüt etmezler de ayni ma’nada olmak üzere Cin vardır deseniz hemen inkâr ederler, bunun için ekâbiri felâsife Cinleri inkâr etmemiş ve ervahı Ardıye namile bunlarla esbabı muttarida tahtında insanların münasebet ve irtibat peyda edip edemiyecekleri ilmî bir surette tetkik olunursa buna henüz hükmolunamaz. Lâkin bundan dolayı bu tarzda vaki olabilecek sihirlerin vukuunu inkâr değil tasdik etmek lâzım gelir, hattâ bu gün ispirtizmecileri bu cincilerden sayabiliriz. İşte sihrin en meşhur aksamı asıl bu üç el çabukluğu denilen sihirlerdir ki bunlara sihirden ziyade hokkabazlık, şa’beze namı verilir, bunun esası tağlitı histir. Bu tıpkı, vapurda giderken sahili hareket ediyor gibi görmeğe benzer. Buna Arabea ahız bil’uyun, lisanımızda göz bağcılığı dahi gözbağcılığın daha sirrî olan ruhî te’sirat ile alâkası bulunmak da sanayi ile yapılan âlâttan bilistiane a’mali acibe göstermek suretile sihirdir ki seharei, Fir’avn böyle yapmışlardı, rivayet olunduğuna göre bunların ipleri değnekleri civa ile imlâ edilmiş ve altlarından hararet verilince veya güneşin te’sirine ma’ruz kalınca ısınmıya başlıyan ipler, değnekler harekete gelip kayarmış, zamanımızda fünunun terakkiyatı bunlara bir çok misal yermeğe müsaiddir. Sinemalar bunun en mebzul bir misali olarak gösterilebilir, bunların halk üzerindeki hayalî olan te’siratı bir sihir te’siridir, hele aslını bilmiyenler için…Ecsam ve edviyenin havassı hikemiye veya kimyeviyesinden istiane suretile yapılan kalb suretiyle sihirdir. Sahir şarlatanlık yaparak ve kendini türlü türlü temedduhla satarak muhatabını cezbeder, bir ümid veya korku altında kalbini kendine rabt ve hissiyatına icrayı te’sir ederek yapacağını a’zam bilirim der, Cin celbederim der, kimya bilirim der, icabına göre hünerden, san’atten, kudretten, nüfuzdan, kerametten, ticaretten, menfaatten bahseder dolandırır. Ta’likı kalbin tenfizi amelde, ihfaı esrarda te’siri ne kadar çoktur, en âdîsinden en meharetlisine varıncaya kadar, dolandırıcılığın envaı buna merbuttur ve aksamı sihrin ekserisi ve hattâ az çok hepsi bununla alâkadardır gammazlık gibi gizli tezvirat, akl-ü hayale gelmez, ilkaat, vasıtalı vasıtasız tahrikât, iğfalât ile sihirdir ki beynennas en mebzul olan bu aksam esaslı iki kısma raci olurBirisi sırf yalan ve mahzı tezvir-ü iğfal olan kavil veya fiil ile icrayı tesir eden sihir,Diğeri az çok bir hakikati suiistimal ederek ika edilen sihirdirSihrin bütün mahiyeti, hayali hakikat zannettirecek bir veçhile ruhı beşer üzerinde aldatıcı bir te’sir ika etmekten ibaret olduğu halde bunun bir kısmı tahyili mahız, diğer bir kısmı dâ bazı hakikat ile memzucdur. Binaenaleyh her sihrin hakikî te’sirden büsbütün ârî olduğunu iddia Turan Yazılım / Mürşit 5 / Kur,an / Tefsir / Elmalılı

bakara suresi 26 ayet tefsiri