Canlıların gen yapıları, protein yapıları, anatomik, morfolojik ve fizyolojik benzerlikleri ile embriyonik gelişimlerine bakılarak yapılan sınıflandırmadır. Bu sınıflandırmada nicel gözlemler yapılmıştır. Bu sınıflandırmada homolog organlar esas alınmıştır. Homolog Organ: Kökenleri yani yapıları aynı, görevleri
Güncelleme 25.03.2016. 5. Sınıf Fen Bilimleri dersi Canlılar Dünyasını Gezelim Tanıyalım ile ilgili afiş, poster ve kavram haritaları gibi görselleri aşağıdan görüntüleyebileceğiniz gibi bilgisayarınıza indirerek de kullanabilirsiniz. Canlıların Sınıflandırılması Şeması. Protozoa.
Sınıf öğrencilerine ve YKS – TYT – LGS gibi sınavlara özel Biyoloji Canlıların Sınıflandırılması Testi Çöz başlığı altında sorular hazırladık. Testte toplam 14 Adet Canlıların Sınıflandırılması sorusu bulunmakta. Sınava başlamadan önce mutlaka süre tutmayı unutmayınız.
CanlılarınSınıflandırılması - TYT AYT 2022 (YKS 2022) Uzaktan Eğitim Sınavlara CANLIDERSHANE.NET Uzaktan Eğitim ile hazırlanın kazanın. Anasayfa.
Ünite3: Canlıların Sınıflandırılması Canlıları Neden Sınıflandırır ve İsimlendiririz? İnsan, diğer tüm varlıklar gibi çevresindeki canlı cansız tüm varlıklar ile ilişki içerisindedir. Bu ilişkiler düzeni ilk çağlardan bu yana ilerleyen şekilde barınma, beslenme, sağlık ve ekonomi gibi birçok ya
Yeryüzünde var olan canlıların sınıflandırılması olgusu çok eski çağlara kadar uzanmaktadır. Yunan düşünürü Aristoteles (MÖ 384-322) diğer adıyla Aristo ’nun) yaptığı sınıflandırmaya göre canlılar “Kara ve Su Hayvanları” şeklinde iki ana gruptan oluşmaktaydı. Aristo’nun bu sınıflandırma sistemi
jkDcEi4. CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI Canlılar Nasıl Sınıflandırılır ? Yeryüzünde milyonlarca canlı vardır. Bunların her birini incelemek çok zordur. Benzer özellikte olan canlıları bir grupta toplamak onları incelememizi kolaylaştırır. Bu nedenle canlılar benzerlikve farklılıkları dikkate alınarak sınıflandırılmıştır. Sınıflandırma yapılırken • Dış görünüşleri, • İç yapıları, • Hareket, beslenme ve çoğalma özellikleri göz önünde bulundurulmuştur. Canlılar aşağıdaki şekilde sınıflandırılmıştır Bitkiler Hayvanlar Mantarlar Mikroskobik Canlılar 1. BİTKİLER İnsan ve hayvanların en önemli besin kaynağı olan bitkilerin yaşam alanları çok geniştir. Kara ve su ortamlarında, çöllerde birçok bitki çeşidi vardır. Nilüfer, kamış ve sazlar su ortamında yaşarken kaktüs çöllerde yaşar. Elma, gelincik, papatya, çam, eğrelti otu, çim, domates, salatalık, kabak, patlıcan vb. bitkiler ise kara ortamlarında yaşar. Bir yerin iklimi, o yerde yetişen bitki çeşitliliğinde etkilidir. Örneğin, yurdumuzda farklı iklim türlerinin etkili olması nedeniyle çok çeşitli bitkiler yetişir. Çay bitkisi yalnızca Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yetişirken Akdeniz Bölgesi'nde yetişen turunçgiller iç bölgelerde yetişmez. Bitkiler yapısal özelliklerine göre, • Çiçeksiz bitkiler, • Çiçekli bitkiler olarak sınıflandırılmıştır. Çiçeksiz Bitkiler Çiçekleri olmayan bu bitkiler ağaç diplerinde, nemli toprak yüzeylerinde, batakl>klarda ve sularda yaşar. Karayosunları Çoğunlukla az güneş alan, nemli ağaç gövdeleri veya kaya yüzeylerinde görülen çiçeksiz bir bitkidir. Kökleri, su ve besin taşıyan yapıları yoktur. Ciğer otu da nemli toprak ve ağaç gövdelerinde yaşayan çiçeksiz bitkilerdendir. Suyun toprak içinde korunmasını sağlar. Eğrelti otu, atkuyruğu ve kibrit otları daha gelişmiş çiçeksiz bitkilerdir. Kara yosunlarından farklı olarak kök gelişmiştir. Yaprak ve gövdeleri olduğu için su ve besin taşıyan yapılara sahiptirler. Ormanlarda, nehir ve göl kıyılarında yaşarlar. Çiçekli Bitkiler Çevremizi ve doğayı güzelleştiren sebze ve meyveleri elde ettiğimiz en gelişmiş bitkilerdir. Çiçekli bitkilerin kök, gövde, yaprak ve çiçek gibi yapıları vardır. Bitkinin yaşamsal faaliyetlerini yürütebilmesi için bu yapıların her birinin ayrı bir görevi vardır. Kök Bitkinin toprağın altında kalan kısmıdır. Havuç, kereviz, turp gibi kökünde besin depolayan bitkilerin köklerini yeriz. Soğanın saçak gibi, havucun kazık gibi kökü vardır. • Kök, bitkiyi toprağa bağlar, tutunmasını sağlar. • Bitkinin yaşaması için gerekli olan topraktaki su ve mineralleri alır. Bitki köklerinde toprağın derinliklerine ulaşmayı sağlayan emici tüyler bulunur. Emici tüyler, kökün topraktaki su ve suda çözünmüş maddeleri emmesini sağlar. Yukarıda da söz ettiğimiz gibi bazı bitkilerin köklerinin besin depolama görevi de vardır. Gövde Bitkinin toprak üstünde bulunan kısımlarından biridir. Bazı bitkilerde ince ve yumuşak olan gövde çoğunlukla kışın kurur. Bu bitkilerin gövdelerine otsu gövde denir. Bazı bitkilerin gövdeleri ise sert olup otsu gövdelerden sağlamdır. Bu bitkilerin gövdeleri odunsu gövde olarak adlandırılır. Bazı bitkiler gövdeleriyle yerde sürünür ya da bir yere sarılır. Yer elması, patates, kavun, karpuz gibi bitkiler gövdelerinde besin depolar. Bu bitkilerin gövdelerini yeriz. Kökün topraktan aldığı su ve mineraller gövdeye ulaşır. Bu maddeler gövdenin yapısındaki borucuklarla taşınır. Görevleri • Bitkinin dik durmasını sağlar. • Kökten gelen maddeleri yapraklara taşır. • Bitkinin çiçek, yaprak ve meyvesini taşır. • Yapraklarda üretilen besini diğer yapılara taşır. Yaprak Bitkilerin besin üreten kısımlarıdır. Şekli bitkiden bitkiye değişmesine rağmen rengi çoğunlukla yeşildir. Yaprak sapıyla gövdeye bağlanır. Üzerinde iletimi sağlayan damarlar vardır. Görevleri • Besin yapar. Yapraklarda bulunan yeşil tanecikler su, karbondioksit ve güneş ışığı ile birleşerek besin oluşturur. Bitki; suyu kökleriyle topraktan, karbondioksidi havadan alır. Bitkiler besin üretirken havaya oksijen verir. Bitkinin besin yapma işi fotosentez olarak adlandırılır. • Solunum yapar. Bitkiler de bütün canlılar gibi solunum yaparken oksijen alır, karbondioksit verir. Solunum yine tüm canlılarda olduğu gibi gece gündüz devam eder. • Terleme yapar. Bitkiler topraktan aldıkları suyun tümünü kullanmaz. Fazla su yapraklardan dışarı atılır. Buna terleme denir. Yapraklarda terlemeyi sağlayan gözenekler vardır. Terleme sıcak ortamlarda daha hızlı olur. Çiçek Bitkilerin üreme organlarıdır. Taç yapraklar olarak adlandırılan renkli yapraklar; kokusu ve güzelliği ile bazı hayvanların dikkatini çeker. Kuş, böcek gibi hayvanlar çiçeklere konarak erkek organlardaki tozları dağıtırlar. Tozların dişi organa ulaşması tohumun oluşmasını sağlar. Tohum dişi organda oluşur. Çanak yapraklar, tomurcuk halindeyken taç yaprakları çevreleyen yapraklardır. Çiçeği olumsuz şartlardan korur. Tomurcuk açılınca çiçeğin alt kısmında kalır. Tohum Nasıl Oluşur? 1- Ağaçların çiçekleri vardır. 2- Bir süre sonra çiçeklerin taç yaprakları dökülür. 3- Ham meyve meyve zamanla meyvenin içinde oluşur. Tatlanır, renklenir, tohum oluşur. 2. HAYVANLAR Hayvanlar yaşama ortamlarına, vücut yapılarına, beslenme ve üreme şekillerine göre birçok şekilde gruplandırılabilir. Bilim adamları, hayvanları omurgalı ve omurgasız hayvanlar olarak iki grupta incelerler. Vücudumuzun dik durmasını sağlayan ve vücudumuza şekil veren yapının iskelet olduğunu biliyoruz. Omurga, iskeletin temel kısımlarından biridir, iskeletin diğer temel kısımları omurgaya bağlanır. Omurgasız hayvanlarda omurga yoktur. Omurgalı Hayvanlar Memeliler Omurgalı hayvanların en gelişmiş grubudur. Doğurarak çoğalır, yavrularını sütle beslerler. Akciğer solunumu yaparlar. Çoğunluğu karada yaşarlar, inek, fil, zürafa, at, deve, geyik otla; kurt, aslan, kaplan, çakal etle; fare, ayı hem etle hem de otla beslenen memeli hayvanlardır. Yunus, fok ve balina suda 'yaşayan memelilerdir. Uçmalarına rağmen vücutları kılla kaplı olan yarasalar da memeli hayvanlar grubunda incelenir. Genellikle memelilerin vücutları kıllarla iplidir. Kuşlar Vücutları tüylerle kaplıdır. Ağız yerine gagaları vardır. Uçmalarını sağlayan kanatları vardır. Ancak tavuk, hindi, 'devekuşu ve penguen gibi kuşların kanatları olduğu hâlde uçamazlar. Yumurta ile çoğalır, yumurtadan çıkan yavrularının beslenme ve korunmasını sağlarlar. Sularda beslenen kuşların gagaları geniş yapılı, ayakları perdelidir. Tohumla beslenen kuşların gagaları daha 'küçüktür. Sürüngenler Ayakları köreldiği için sürüngenler adı verilmiştir. Yılanların hiç yokken kaplumbağa, timsah ve kertenkeleler de küçük ayaklar vardır. Vücutları sert pullarla kaplıdır. Yumurta ile çoğalır, akciğer solunumu yaparlar. Zehirli türleri bulunan yılanlar diğer hayvanlarla beslenirler. Nehir ve göllerde yaşayan timsahlar, balık, kuş ve zebra, keçi gibi memelilerle beslenirler. Kertenkeleler yapışkan dilleriyle böcekleri avlayarak beslenirler. Vücutları sert pullarla çevrili olan kaplumbağaların karada yaşayanları otçuldur. Suda yaşayanlar ise küçük hayvanlarla beslenir. Kurbağalar Hem karada hem suda yaşarlar. Vücutları nemli ve kaygandır. Akarsu ve göl kenarlarında sinek ve böcekleri yapışkan dilleriyle avlayarak beslenirler. Yumurtayla çoğalan kurbağaların yumurtadan çıkan yavruları balığa benzer. Solungaçlarıyla solunum yapan yavruların büyüdükçe akciğerleri gelişir, ayakları çıkar. Kuyruk ve solungaçları kaybolarak ergin kurbağa olurlar. Ergin kurbağalar akciğer ve deri solunumu yaparlar. Balıklar Suda yaşar, solungaçlarıyla solunum yaparlar. Sudaki çözünmüş oksijeni solurlar. Kuyrukları ve yüzgeçleriyle hareket ederler. Sudaki küçük canlılar ile küçük balıkları ve bazı su bitkilerini yiyerek beslenirler. Köpek balığı, hamsi, alabalık, palamut, kefal gibi değişik adlarla anılan çok çeşidi vardır. Omurgasız Hayvanlar Karada ve suda yaşayan birçok omurgasız hayvan vardır. Vücutları sert bir örtüyle kaplıdır. Karada Yaşayanlar Çekirge, kelebek, arı, sinek, pire gibi omurgasızlar, eklemli bacakları ile hareket eder. Bunlar karada yaşar. Akrep, kırkayak,çıyan, solucan, salyangoz da karada yaşayan omurgasızlardandır. Suda Yaşayanlar Denizanası, midye, mercan, ahtapot, yengeç, sünger, ıstakoz, denizyıldızı suda yaşayan omurgasız hayvanlardandır. Yengeç, ıstakoz, midye gibi omurgasızların sert kabukları vardır. Süngerlerin delikli vücutları vardır. Süngerler temizlik işlerinde ve ilaç yapımında kullanılır. 3. MANTARLAR Mantarların birçok çeşidi vardır. Ağaç altlarında gördüklerimiz şapkalı mantarlardır. Sebze ve meyvelerde çok sık rastladığımız küf de bir mantar türüdür. Nerelerde Yaşar? Mantarlar nemli yerlerde, çoğunlukla ormanlarda, çeşitli yiyeceklerin ekmek gibi, meyve ve sebzelerin üzerinde yaşar. Bitkilerden Ayrılan Özellikleri Mantarlar bitki değildir. Birçok yönden bitkilerden ayrılır. Türleri • Şapkalı mantar Ormanlarda, bahçelerde bulunur. Sap ve şapka olmak üzere iki kısımdan oluşur. İnce, ipliksi bir yapıya sahiptir. Sapın toprakla birleştiği yerden besinleri alır. • Küf Mantarları Uzun süre açıkta bırakılan yiyecekler üzerinde hızla çoğalarak bir örtü oluştururlar. Küflü yiyeceklerin tadı ve kokusu değişir. Bu yiyecekleri yememeliyiz. Peynir küfünden penisilin adı verilen ilaç yapılır. • Maya Mantarları Hamurun mayalanması ve peynir yapımında rol oynayan mantarlardır. Bir miktar hamur mayasını ılık su ve şekerle karıştırdığımızda maya kabarmaya başlar. Çünkü şekeri besin olarak kullanan mantarlar hızla çoğalır. Bu sırada gaz kabarcıkları çıkar. Maya mantarları uygun sıcaklık ve besin olan ortamlarda canlılık özelliği gösteri. Maya kuru iken yaşamsal faaliyetlerini sürdüremez. • Hastalık Yapan Mantarlar Bebeklerin ağzında pamukçuk denilen hastalığın nedeni bir ve ayaklarda kaşıntı ile başlayıp çatlaklara ve kanamalara neden olan mantarhastalığına mantarlar sebep olur. Saçkıran hastalığında da mantarlar rol oynar. Yararları ve Zararları Yararlı Mantarlar • Şapkalı mantarlar E vitamini açısından zengindir. Besin olarak kullanılır. • Ekmek ve pasta yapılırken hamurun mayalanmasını sağlar. • Peynir yapımında kullanılır. • Peynir küfünden penisilin denilen antibiyotik elde edilir. Zararlı Mantarlar • Bazı şapkalı mantarlar insanların zehirlenmesine neden olur. • El ve ayaklarda kaşıntıya, saçkıran ve pamukçuk hastalıklarına neden olur. • Yiyeceklerin küflenmesine neden olur. • Buğday, mısır, asma gibi bitkilerde hastalıklara neden olur. Not İnsanlar gerekli besin gübre ve nemi sağlayarak şapkalı mantar üretirler. Bunlara kültür mantarı denir. Son yıllarda ülkemizde kültür mantarı üretiminde büyük bir artış vardır. 4. MİKROSKOBİK CANLILAR Gözle görülmeyecek kadar küçüktürler. Yalnızca mikroskopta görülebilirler. Mantarlar gibi zararlı olanlarının yanında yararlı olanları da vardır. Nerelerde Yaşarlar? Mikroskobik canlılar hava, su ve toprak gibi doğal ortamlarda, insan ve hayvan vücutlarında, besinlerde yani uygun sıcaklık ve besin olan her ortamda yaşarlar. Canlı vücutları sıcaklık ve besin açısından mikroskobik canlılar için yaşamaya elverişli yerlerdir. Besinler de mikroskobik canlıların üremesi için uygun ortamlardır. Dışarıda bırakılan yiyeceklerde çoğalan mikroskobik canlılar besinlerin bozulmasına neden olur. Bu besinlerin kokuları ve görünümleri de bozuktur. Deniz, göl ve okyanuslarda yaşayan bazı mikroskobik canlılar suyu oksijen bakımındanzenginleştirir. Ayrıca buralarda yaşayan diğer canlılar için önemli bir besin kaynağı olur. Hastalıklara Neden Olan Mikroskobik Canlılar Mikroskobik canlılar çoğunlukla bulaşıcı hastalıklara neden olurlar. Verem, tifo, kolera, tetanoz hastalıkları ile boğazda bademciklerin şişmesi ile oluşan hastalık bu canlıların etkisiyle olur. Yaşamımızda Önemli Yer Tutan Mikroskobik Canlılar Bu tür mikroskobik canlılar, • Üzüm suyundan sirke yapılması, • Sütten peynir elde edilmesi, • Sütün yoğurda dönüşmesi, • Bitki ve hayvan atıklarının çürüyerek toprağa karışması olaylarında rol oynar. Yoğurt Nasıl Oluşur? Bir miktar ılık sütü birkaç kaşık yoğurt ile karıştırıp sıcak bir ortamda bekletirsek sütün tümü yoğurda dönüşür. Yoğurdun içindeki mikroskobik canlılar sütü besin olarak kullanır ve sıcak ortamda hızla çoğalırlar. Böylece sütü yoğurda çevirirler. Besinleri Uzun Süre Saklamak İçin Hangi Yöntemler Kullanılır? Besinleri mikroskobik canlıların zararlı etkilerinden korumak ve uzun süre saklamak için insanlar eskiden beri birçok yöntem uygulamaktadır. Kurutma Sebze ve meyvelerin içerdiği su buharlaştırılır. Susuz ortamlarda mikroskobik canlılar yaşayamadığı için bu yiyecekler uzun süre saklanır. Tuzlama Yiyecekler bol tuz dökülerek tuzlanır. Böylece yiyeceklerin bozulması önlenir. Konserve Yiyecekler yüksek sıcaklıklarda konserve hâline getirilir. Bu yolla yiyecekler teneke ve cam kavanozlarda aylarca saklanabilir. Dondurma Çok soğuk ortamlar mikroskobik canlılar için uygun bir yaşama ortamı değildir. Buzdolabı ve derin dondurucuların kullanılmaya başlanmasından sonra sebze ve meyveler dondurularak bozulmadan uzun süre saklanmaktadır. Pastörize etme Süt çok yüksek sıcaklıklarda ısıtılarak içindeki mikroskobik canlılar öldürülür. Bu yolla paketlenen sütler uzun süre dayanır ve daha sağlıklı olur. kaynak
Canlıların Sınıflandırılması Geçmişte bilim insanları, canlıları hayvanlar ve bitkiler olmak üzere iki grupta incelemişlerdir. Bu incelemede bitkileri otlar, çalılar ve ağaçlar; hayvanları ise karada, suda ve havada yaşayanlar olarak sınıflandırmışlardı. Bilim insanları bu kadar fazla canlıyı daha kolay inceleyebilmek için canlıları, canlıları benzerlik ve farklılıklarına göre gruplar altında toplamışlardır. Canlıları, benzerlik ve farklılıklarına göre gruplara ayırmaya sınıflandırma denir. Gruplandırmayı yaparken canlıların yaşam alanı, hareket, beslenme, üreme gibi özelliklerinin benzerlik ve farklılıklarından yararlandılar. Canlıları Sınıflandırmanın Faydaları; Sınıflandırma canlıların incelenmesinde kolaylık sağlamaktadır. Sınıflandırma sayesinde canlılar hakkında daha ayrıntılı bilgi elde edilir. Canlılar arasındaki akrabalık ilişkileri ortaya çıkar. Canlılar; Mikroskobik Canlılar, Mantarlar, Bitkiler ve Hayanlar olmak üzere dört grup altında incelenir. Mikroskobik Canlılar; Bakteri , Amip, Öglena ve Paramesyum örnek olarak verilebilir. Mantarlar Şapkalı mantarlar, Parazit mantarlar, Maya Mantarları ve Küf Mantarları olarak gruplara ayrılır. Bitkiler Çiçeksiz bitkiler ve Çiçekli bitkiler olarak iki grupta incelenir. Hayvanlar Balılar, Kurbagalar, Sürüngenler, Kuşlar ve Memliler olarak beş gruba ayrılır. Tweet Paylaş Paylaş Paylaş Paylaş
Canlıların Sınıflandırılması Sizlere canlıların sınıflandırılması hakkında bazı bilgilerde bulunacağız. Bunu sakın unutmayınız. Canlıların sınıflandırılması bazı gruplara ayrılmaktadır. Canlıların sınıflandırılmasını inceleyen bilim daha biyosistematik adı verilmektedir. Birinci sınıflandırmanın adı ampiriktir. Bu sınıflandırma canlıların yaşadıkları ortama bağlı olmaktadır. Ama bu sınıflandırma maalesef hala geçerli olmamaktadır. Sizlere bir de analog organdan söz edelim. Analog organın kökenleri genellikle daha farklı olmaktadır. İkinci sınıflandırma ise doğal sınıflandırmadır. Bu sınıflandırma hem dokuların ve kökenlerine göre sınıflandırılması yapılır. Anatonik benzerlik demek akrabalık derecelerine bakarak sınıflandırılır. Canlıların görevleri farklı ise bu organa hamalog organ adı verilir. Canlıların isimlendirilmesine de geçmek isterim. Canlıların isimlendirilmesi Linne tarafından yapıldı. Canlıların yedi sistematik birimler katagorisine bölünmüştür. Canlıların sınıflandırılması hakkında bilgileri almak isterseniz bu siteden bilgi alabilirsiniz. Bundan hiç şüpheniz olmasın. Monera aleminde canlılar en küçük organizmalar ve aynı zamanda da basit olanlar yer alır. Prokaryot hücrede çekirdekler zarla çevrili olmaktadır. Prokaryot hücrede oksijenli solunumlar hücre zarlarında kıvrımlı bir şekilde yer almaktadır. Ayrıca da sitoplazma da sabittir. DNA ise tek olmaktadır. Ama etrafında hiç zar bulunmaz. Bakterilerin çoğunda DNA küçük olmaktadır. Plazmitler ise üreme ile hiç alakası olmaz. Bakterilerde zar DNA, RNA ve ribozom içermektedir. Mezazomlar ise sitoplazmaya girerken doğru kıvrımlı oluyor. Tihakoitler de klorofil molekülleri var ve işlevini de kloroplast yapar. Hücre zarını koruyan tüpçükler var ve bunları iyi korur. Kapsüller de hücrelerde ki gücü arttırmaktadır. Bakteride bulunan yağ, karbonhidrat ve protein de selüloz yer almaz. Bunlar sadece bakterilere şekil vermektir. Bunlar aynı zamanda ribozomları çoktur. Bakterilerin gruplandırılmasını da yazalım sizler için. Bakterilerin hepsi mutlaka mikroskopla incelenir. Bakteriler dört gruptan olmaktadır. Bakteriler şekillerine göre beslenmelerine göre, boyanmalarına göre ve solunumlarına göre dört şekilde olmaktadır. Boyanan bakteriler mavi ya da mor renktedir. Bakterilerin solunumlarına geçelim. Bakterilerin bazıları anaerobik solunum yapar. Ama oksijen almazlar. O yüzden de adı zorunlu anaerob diye söylenir. Bakterilerin bazıları da geçici zorunlu anaerob oluyor bunlara da fakültatit adı verilmektedir. Bakterilerin beslenmesi de şu şekilde oluyor. Bakteriler az oldukları zarar ototrof bir şekilde beslenmektedir. Besinlerini de inorganik olan bileşiklerden alırlar. Hatta klorofilli olmaktadır. Ama bakterilerin de bir kısmı da klorofilsiz olmaktadır. Bunlar da kimyasal olmaktadır. Hetorotrof da bakterilerin neredeyse hepsine denir. Hetorotrof bakteriler de gerekli olan da amino asit, vitamin ve glikozdur. Ama bu saydıklarımızı dışarıdan almaktadır. Çoğu da genellikle çürükçüldür. Etiketler Canlıların Sınıflandırılması Eklenme Tarihi 18 Eylül 2017
ÜniRehberi ekibi olarak sizler için 9. Sınıf öğrencilerine ve YKS – TYT – LGS gibi sınavlara özel Biyoloji Canlıların Sınıflandırılması Testi Çöz başlığı altında sorular hazırladık. Testte toplam 14 Adet Canlıların Sınıflandırılması sorusu bulunmakta. Sınava başlamadan önce mutlaka süre tutmayı unutmayınız. Haydi Sınava Başla! – ÜniRehberi ailesi olarak başarılar dileriz. Tebrikler - Canlıların Sınıflandırılması Test Çöz adlı sınavı başarıyla tamamladınız. Sizin aldığınız skor %%SCORE%% en yüksek skor %%TOTAL%%. Hakkınızdaki düşüncemiz %%RATING%% Yanıtlarınız aşağıdaki gibidir. Sınavı tamamlamak için butona tıklayınız, yanlışlarınız gösterilecektir. Sonuçları al. 14 tamamladınız. Sınavı bitirdikten sonra mutlaka bizim için yorum kısmından geri bildirim yapmayı unutmayınız. Sorular nasıldı, kaç doğru yaptınız, hatalı soru var mıydı, test seviyesi nasıldı? yorum kısmından bizlere bildirmeyi unutmayınız. Başa dön tuşu
Bilim insanlarının canlıları daha iyi tanıyabilmek amacıyla onları belli özelliklerine göre gruplara ayırmışlardır. Canlıların gruplara ayrılması işlemine sınıflandırma adı verilir. Sınıflandırma çalışmalarını yapan bu bilim dalına sistematik taksonomi adı verilir. Soru Bilim insanları canlıları niçin sınıflandırma yoluna gitmişlerdir? Canlıları bir düzen içinde tanımlamak Evrensel olarak kabul gören adlandırma çalışması yapmak Canlı çeşitliliğindeki karmaşıklığı bir sisteme yerleştirme Soru Sınıflandırmanın amacı nedir? Çok fazla çeşitliliğe sahip olan canlıları daha kolay öğrenilebilir hale getirmek Canlılarla ilgili genelleme yapabilmek Canlıların sınıflandırmak amacıyla 2 farklı sınıflandırma sistemi kullanılmıştır. AMPİRİK SUNİ SINIFLANDIRMA DOĞAL FİLOGENETİK SINIFLANDIRMA Canlıların dış görünüşüne göre yapılır. Günümüzde geçerliliği yoktur. Nitel gözleme dayalıdır. ANALOG ORGAN benzerliği dikkate alınır. Canlıların dış görünüşü yanında genetik yapısı, üreme,dolaşım,boşaltım,solunum,beslenme,kimyasal yapı ve kökenine göre yapılır. Günümüzde geçerliliği devam etmektedir. Canlıların kökenine dayalıdır. HOMOLOG ORGAN benzerliği dikkate alınır. ANALOG ORGAN HOMOLOG ORGAN Kökenleri farklı görevleri aynı olan organlardır. Sivrisineğin KANADI Yarasanın KANADI Kuşun KANADI Bu 3 organın kökenleri farklıdır fakat 3’ü de uçmada görev alır. Kökenleri aynı görevleri farklı olan organlardır. Kuşun kanadı İnsanın kolu Balinanın yüzgeci Bu 3 organın kökenleri aynıdır fakat görevleri farklıdır. TÜR KAVRAMI Ortak bir atadan gelen, yapı ve görev bakımından benzer özelliklere sahip olan, birbirleriyle doğal ortamda çiftleştiklerinde verimli fertil yavrular döller oluşturabilen canlılar topluluğudur. Soru Bir canlı grubuna tür diyebilmemiz için bu grup hangi şartları taşımalıdır? Doğada serbest olarak üreyebilmelidir. Ürediğinde yavru bireyler oluşturabilmelidir. Oluşan yavru bireylerde üreyebilme yeteneğine sahip olmalıdır. Aynı türe ait canlıların kromozom sayıları aynıdır. Dişi aslan,erkek aslan ve yavru aslanın kromozom sayıları aynıdır. Kromozom sayıları aynı olan canlılar aynı türe ait olmayabilir. Kromozom sayısının fazla olması ile gelişmişliğin bir ilgisi yoktur. Canlılar sınıflandırılırken kromozom sayısı değil kromozomlardaki genlerin benzerliği dikkate alınır. Aynı türe ait canlıların genleri tamamen birbirinin aynısı değildir. Tür kavramı ilk kez John Ray tarafından ortaya konulmuş fakat sınıflandırma prensiplerini ortaya koyan ve ikili adlandırma sistemini kullanan Carl Linnaeus olmuştur. Carl Linnaeus hayvanların sınıflandırılmasında İKİLİ ADLANDIRMA SİSTEMİ BİNOMİAL NOMENCLATÜR kullanmıştır. İkili Adlandırma Sistemi Canlıların isimlendirilmesinde TÜR esas kabul edilir. Tür isimleri iki kelimeden oluşur. İlk isim canlının ait olduğu cinsi , ikinci isim ise belirli bir özelliği tanımlar ve tamamlayıcı isimdir. İlk ismin ilk harfi büyük ikinci ismin ilk harfi küçük yazılır. İsimler Latince yazılır. Bir türün bilimsel adı bütün dünyada aynıdır. Sınıflandırma Basamakları Sınıflandırmada en küçük birim TÜRdür. Türler bir araya gelerek CİNSleri , cinsler FAMİLYAAİLEları, familyalar TAKIMları, takımlar SINIFları, sınıflar ŞUBEleri, şubeler ise ALEMi oluşturur.
canlıların sınıflandırılması ile ilgili poster